X

2.5K 85 7
                                    


Ancak tüm hastalığı süresince kendinde olmadığı da söylenemezdi; sayıklamalı, yarı bilinçli bir humma haliydi bu. Nitekim sonraları bugünlere ilişkin pek çok şeyi hatırladığını gördü. Bazen çevresinde bir sürü insanın toplaştığını, kendisini bir yerlere götürmek istediklerini, bu konuda tartışıp kavga ettiklerini görür gibi oluyordu. Bazen de birden odasında yapayalnız kaldığını, herkesin kendisinden korkup çekildiğini, yalnız arada bir kapıyı aralayıp kendisine baktıklarını, aralarında bir şeyler konuşup gülüştüklerini, kendisiyle alay ettiklerini, gözdağı verdiklerini görür gibi oluyordu. Nastasya'yı sık sık yanında gördüğünü hatırlıyordu; bir başkasını daha hatırlıyor, ama çok iyi tanıdığını sanmasına rağmen, bunun kim olduğunu tam çıkaramıyordu; hatta bu nedenle bayağı üzüldüğü, ağladığı bile olmuştu. Bazen bir aydır yatmaktaymış gibi geliyor, bazen daha aynı günün sürmekte olduğunu sanıyordu. Ama onu, o işi tümüyle unutmuştu. Buna karşılık hiç unutmaması gereken bir şeyi unuttuğunu her an hatırlıyor, hatırladıkça da acıyla inliyor, müthiş öfkeleniyor, inanılmaz bir korkuya kapılıyordu. Böyle durumlarda yatağından fırlıyor, kaçmak istiyor, ama her seferinde de birisi kendini durduruyor, o da yeniden bitkin düşüp kendini kaybediyordu. Sonunda bir gün tümüyle kendine geldi.

Sabah, saat on sularıydı. Hava eğer açıksa, sabahın bu saatinde güneş hep bir şerit halinde odasının sağ duvarını yalayarak kapının yanındaki köşeyi aydınlatırdı. Yatağının yanında Nastasya ve kendisini merakla süzen, hiç tanımadığı bir adam duruyordu. Sırtında kaftan bulunan, sakallı, gençten biriydi bu, görünüşüne bakılırsa artel üyesiydi.[16] Yarı aralık kapının gerisinde ev sahibi kadın görünüyordu. Raskolnikov yatağında doğruldu.

— Bu kim, Nastasya?

Nastasya:

— Çok şükür kendine geldi! –dedi.

Artel üyesi görünüşlü adam:

— Kendine geldi! –diye doğruladı.

Kapı aralığından bakmakta olan ev sahibi kadın Raskolnikov'un kendine geldiğini öğrenince hemen kapıyı kapatıp gizlendi. Son derece utangaç, sıkılgan bir kadındı bu; konuşmalara katılmak, açıklamalarda bulunmak onun katlanamayacağı şeylerdi. Kırk yaşlarındaydı, şişman, yağlı, kara kaşlı, kara gözlü bir kadındı; şişmanlık ve tembelliğin verdiği sevecen bir havası vardı; sıkılganlık konusunda ise eşi benzeri yoktu.

Raskolnikov bu kez doğrudan artel üyesi görünüşlü adama sordu:

— Siz... Kimsiniz?

Ama bu sırada kapı yeniden ardına kadar açıldı ve Razumihin göründü; boyu uzun olduğu için hafifçe eğilerek girmişti içeri.

— Oda değil vapur kamarası! –diye bağırdı içeri girerken.– Hep kafam tavana tosluyor. Bir de sen buraya ev diyorsun! Nasıl, kendine gelebildin mi kardeş? Şimdi Paşenka'dan duydum.

— Daha şimdi kendine gelebildi! –dedi Nastasya.

Artel üyesi görünüşlü adam da gülümseyerek doğruladı Nastasya'yı:

— Daha şimdi kendilerine gelebildiler.

Razumihin birden adama döndü ve:

— Lütfen, kim olduğunuzu öğrenebilir miyim! –dedi.– Benim adım Vrazumihin; herkesin söyleyegeldiği gibi Razumihin değil, Vrazumihin. Üniversite öğrencisiyim, bir soylunun oğluyum, bu da benim dostum. Siz de kim olduğunuzu söyler misiniz?

— Artel üyesiyim, buraya Tüccar Şelopayev tarafından bir iş için gönderilmiş bulunuyorum.

Razumihin masanın bir yanındaki iskemleye otururken, adama da öbür iskemleyi gösterdi:

Suç ve CezaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin