BÖLÜM~2

3.3K 174 60
                                    

Sigaranın ucunda biten, bir izmaritin kül oluşunu izledim. Onun 1 saniye bile ömrü yoktu. Bir kar tanesini düşünelim. O, bulutlardan doğar, ve 1 saniye veya 2 saniye içerisinde yüzey ile temas ettiği ana kadardır ömrü. Bunların ömrü bu kadar azsa bizim ömrümüz ne kadar uzun?

Boş sokaklara vurmuştum kendimi. Yoongi'nin her gelişinde bana çeşitli ve üstü kapalı olarak söylediği sözler aklımı bir gecede kurcalamaya yetmişti. Sürekli ölümden bahsediyordu. Anlam veremiyordum. Annemin mezarına çevirdim istikametimi. Oraya gidip içimi dökecektim. Ben ağlardım. Oraya her gidişimde ağlardım. Ama bu duygusal değildi. Öylesine, ağlamak için ağlıyordum. He, arada bir özlemek hissine... Yani kaybettiğim o hissi, kendi labirentimde bir şekilde bulup kısa süreliğine de olsa içime yerleştiriyordum.

Kısa süre sonra kendimi mezarlık girişinde buldum. Siyah hırkamın kapüşonunu başıma geçirdim ve ellerimi cebime sokarak ilerlemeye devam ettim. Sanırım şuan gece 03:30 civarıydı. Ve babam bu saatlerde kumar oynamaya çıkardı. Son zamanlarda başlamıştı. Ayrıca içki de içiyordu. Bir gün bana saldırmasından korkuyordum.

Mezarlıklar beni korkutmazdı. Aksine onları görünce ölü gibi gülmeye başlardım. Ruhumu öldüren, mezarlıkları selamlayarak ilerledim. Çok sessizdi. Etrafta öten bir iki kargadan başka, yere bastığımda ayağıma gelen bir kaç dal parçasının sesi vardı. Annemin mezarı en dipte, sol köşedeydi.

Köşeyi döndüm, ve annemin mezarına ulaştım.

Mezar taşının üstüne oturdum. "Ben geldim."dedim.

Cevap vermeyecekti işte. Biliyordum.

"Yoongi, benim aklımı dağıtıyor anne. Bana sürekli ölümden bahsediyor." Kelimeler, dudaklarıma o kadar uzak ve yabancı duruyordu ki, bunları benim konuştuğuma aklım ermiyordu.

"Aslında onu sevmiyorum. 2 yıldır çıkıyoruz. Yarın 3. Yılımıza gireceğiz. 8 Ekim..."dedim. Ardından anlamsızca kaşlarım çatıldı. Bunu hiç düşünmemiştim. Çünkü biz yıl dönümlerine inanmazdık. Fakat, aklımın en ücra köşelerine bile sinen şey şuydu,
8 Ekim annemin ölüm yıl dönümüydü.

Ah! Tanrım, Yoongi... Aklında ne var bebeğim??

"Anne? Seni kim öldürdü?"dedim bir fısıltı halinde.

"Bak, bunu hangi koyduğumun çocuğu yaptı bilmiyorum, ama bunun peşini bırakmayacağım."dedim. Ve soğuk olan mezar taşına dudaklarımı bastırdım.

Ardından yavaş adımlarla uzaklaştım. O sırada suratımın çarptığı o bedene çevirdim gözlerimi. Kafamı kaldırmadan, sadece kokusundan tanıyarak bunun o olduğunu anlamak o kadar zor değildi.

"Yoongi?"dedim.

"Efendim?"dedi oldukça soğuk bir sesle. Ama buna alışmıştım. Yalnız, bu saatte, burada benimle ne işi vardı?

Ardından ayaklarım yerden kesildi. Çünkü Yoongi, beni kucağına almıştı. Ellerimi onun boynuna doladım. Kafamı karanlıkta bile belli olan, beyaz boynuna dayadım.

"Burada ne işin var?"dedim.

"Bilmek istemezsin."dedi. Titredim. Bu da onu fark etmiş olacak ki, durdu. Kafasını yüzüme çevirdi. Yüzünü tam olarak görmek beni oldum olası ürkütmüştü.

𝑀𝑦 𝐾𝑖𝑙𝑙𝑒𝑟 ❘ 𝐌𝐘𝐆 ✓Where stories live. Discover now