Bölüm 10

20.6K 1.3K 292
                                    

Lavabodan çıkar çıkmaz karşımda Leonardo'yu bulmayı beklemiyordum.

Tam ona bu işin üstesinden gelip gelemeyeceğimi bilmediğimi söylemek üzere ağzımı açmıştım ki Leonardo kolumdan çekerek beni deyim yerindeyse sürüklemeye başladı. Sesimi çıkarmadan peşinden gidiyordum ama kimsenin bizi görmediğinden emin olmak için arkama bakınmayı ihmal etmedim. İkimizin aynı anda yokluğunun uzun süre farkına varılmayacağını umuyordum.

Leonardo benim aksime buna aldırış ediyormuş gibi görünmüyordu gerçi. İşini sağlama almasa bu kadar rahat olabilir miydi bilinmez ama her neye öfkelendiyse gözü bir şey göremeyecek denli dönmüştü besbelli. Bu yüzden de itiraz etmeden onu takip ettim.

Babamın odasının yanında kalan boş toplantı odasına önce beni sokan ardından da kendisi içeri girip kapıyı kapatan Leonardo ışığı açmaya tenezzül etmedi. Burası pek sık kullanılan bir oda değildi. Arada Moretti ailesinin iş toplantılarını yapmak için tercih edilen oldukça geniş bir odaydı. İçeride kütüphane ve etrafında dizili yaklaşık on beşe yakın sandalyenin olduğu uzun ahşap bir masa vardı. Buraya İngiltere'den döndüğümden beri hiç girmemiştim ama belli ki değişen tek bir şey bile yoktu.

Bakışlarımı odada birkaç saniye boyunca gezdirdikten sonra ister istemez Leonardo'ya çevirdim. Ben duvar dibinde o ise tam tepemde dikilmiş halde ayakta duruyorduk.

İçimden taşan kaygıyı bir kenara bırakıp, ona ne demeye beni buraya getirdiğiyle ilgili hesap sormak için ağzımı açtım ama konuşmaya başlamamla susmam bir oldu.

"Sen..."

Birden bire sözümü yarıda kesip gözlerini bana diken adam öfkeden adeta köpürmüş haldeydi.

Konuşmama fırsat vermeden, "Ne oldu orada," diye sordu.

Hissettiğim sıkıntıyla hafifçe başımı yana eğip gözlerimi kapattım. Gözlerimi açtığımda, Leo'nun dudaklarının gergin bir çizgi halini aldığını gördüm.

Ben cevap vermeyince,

"Sana dokundu mu," diye sordu dişleri arasından tıslar gibi.

Hala duvara sırtımı dayamış bir halde, panik içinde ona bakıyordum.

"Ne," dedim ters ters.

Flippo'nun sırtıma değen parmaklarını hatırlayınca daha o an ürperdim ve kollarımı göğsümün üzerinde sıkıca kavuşturdum. Yine de hemen kendimi toparlayıp, sertçe söylendim.

"Ne demek sana dokundu mu?"

"Sana dokundu!"

Elbette dokunmuştu; bunu o mesafeden gördüğünü biliyordum. Görmese bile halimden anlamamış olması imkânsızdı.

"Bu seni ilgilendiriyor mu ki?"

Oralı bile olmadı.

"Şimdi bana sana ne söylediği anlat!" diye buyurdu.

"Neden bu kadar öfkeli olduğunu açıklamak ister misin," diye sordum ama bana cevap vermek yerine gözlerini sımsıkı yummayı yeğledi. Başını sağa sola sallarken kendini zor bela zapt etmeye çalışır gibi bir hali vardı.

Yavaşça açılan mavi gözlerinde esen fırtınayı umursamadan boş boş suratına baktım.

"Hiçbir şey söylemedi. Tahmin edebileceğin şeyler dışında elbette," dedim ve bakışlarımı yan tarafıma çevirdim.

"Lanet olsun sana, Alessandra!" diye gürleyip ona bakmamı sağladı. Onu ilk defa kontrolünü kaybetmiş halde görmek şaşırtıcıydı. Dişlerini sıkmıştı. Çenesi kaskatı kesilmişti.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 13, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

LEONARDOWhere stories live. Discover now