You've Got The Best Of Me

255 20 38
                                    

Hayat zor Yoongi'nin babası her zaman dedi hayat çok zor.

Sanki bunu zaten bilmiyormuş gibi. Sanki lanet olası hayatının her gününü çok zor olmasında küfrederek geçirmiyormuş gibi. Sen öyle san, baba. Hayatın zor olduğunu biliyorum. Kendi yönüyle, bence herkes biliyor.

Yoongi, kaderini çoktan kabullendiğine inanıyor. Hasta. İyileşmeyeceğini ilk öğrendiğinde ağladı, ama sonuçta on üç yaşındaydı. Şu an on dokuz yaşında ve büyülü bir şekilde, işte burada, hâlâ nefes alıyor. Zar zor. Ama sonuçta alıyor ki ona göre bu yeterince iyi. Ve tahminince, asıl sorun da bu zaten.

On dört yaşından itibaren hazırdı. Ölüm dileğini lanet olası Disneyland'e gitmek için kullandı. Hız trenine bindi. Eminem'i canlı bir şekilde gördü. Elini bile tuttu. (Hayatının en iyi gecesiydi. Tanrı kutsasın.). Ve işte burada, beş yıl sonra, ve kafasında yalnızca tek bir düşünce var: Peki. Şimdi ne?

Dürüst olmak gerekirse; Yoongi, bazen kendi arkadaşlarının bile Yoongi'nin hasta olduğunu unuttuğunu düşünüyor. Ve açıkçası, bazen, o da.

"Çünkü sen bir savaşçısın, hyung." dedi Namjoon, olmayan kaslarını esneterek. "Kanser bile seni öldüremez. Çok iyisin lan."

"Şu an hâlâ hayatta olacağımı bilseydim, ölüm dileğimi lanet olası Coldplay konserini izlemek için kullanırdım. Döv beni."

"Bugün nasıl hissediyorsun?" diye sordu Namjoon, polo tişörtünü giyerek.

"İyi" diye cevap verdi Yoongi, beresini geçirirken. "Nereye gidiyoruz?"

"Hoseok ve Jimin'in yeni dairesine. Yeni apartmanlarını kutlamak için parti veriyorlar...hatırladın mı?"

"Of." Yoongi iç çekti. "Beni Jung Hoseok'un apartman partisine mi götürüyorsun?"

"Gitmemezlik yapamazsın, hyung. Biz baya baya en iyi arkadaşlarıyız. Ayrıca tüm dünyayı davet ediyor falan da değil ki. Bana küçük bi toplanma olacağını söylemişti. Sakin olacakmış."

"Aynı Jung Hoseok'tan mı bahsediyoruz? Bizi yalnızca 6 kişinin bulunduğu bir partiye davet edip sonrasında hepimizin bir hafta geceden kalma bir halde gezmemize sebep olan kişi?"

"Ah evet, öyle bi'şey olmuştu." dedi Namjoon gülerek. "Senin için kötü bi haftaydı, huh?"

"Kötü bir hafta." dedi Yoongi dümdüz bir suratla. "Tabi. Biz ona yüzyılın en büyük küçümsemesi diyelim."

"Peki, tamam. Bir söz vereceğim. Bir yemin. Ben, Kim Namjoon, söz veriyorum ki orada ıztırap çekmeyeceğine emin olacağım ve seni eve sağ salim bir halde geri getireceğim. Tamam? İyi miyiz?"




Hoseok, tabii ki, tüm dünyayı davet etmişti. Yoongi de Hoseok'un odasında, yatakta, Pororo'yu izliyordu. Yanında oturan biri vardı, Kim Taehyung, daha önce bi kaç kere takıldığı ama hiç konuşma zahmetine girmediği kişi.

"Neden partide değilsin?" diye sordu Yoongi meraklıca.

İçtenlikle cevap verdi. "Pororo, yatak ve biramız var. Asıl parti bu."

Yoongi kahkaha attı. "İşte o konuda tartışamam. Hobi'yle nasıl tanışmıştınız?"

"Dans kursu. Birkaç ay önce. Ve sen de Yoongi hyung'sun di mi? Çocukluk arkadaşlarından biri?"

Yoongi olumlu anlamda başını salladı.

Kısa bir duraksamadan sonra Taehyung, insanların şimdiye kadar Yoongi'ye bu soruyu sorarken kullandıkları arasından, Yoongi'nin duyduğu en sıradan ses tonuyla sordu. "Kanseri olan?"

You've Got The Best Of Me | taegiWhere stories live. Discover now