0.3

872 114 13
                                    

Sonunda tenefüs vakti geldiğinde HyungWon kafasını tekrar sıraya gömdü. Kalbinin ne kadar hızlı attığını, gözlerinin dolmaya başladığını ve ellerinin titrediğini görmezden gelmeye çalıştı. Derince nefesler alarak sakinleşmek için uğraştı. Öğretmeninin söylediği şeyler beyninde tekrar edip dururken kendini sakinleştirmeye çalışması aslında komikti. Çünkü hiçbir işe yaramayacaktı, bunu o da biliyordu.

Kendinden nefret ediyordu. Ne kadar çabalarsa çabalasın asla kimse görmüyordu. Herkes davranışlarına takıntılıydı. Ama kimse neden böyle davrandığını umursamıyordu.

Basit bir insan hatasıydı işte.

Belki de, diye düşündü. Belki de Bay Kim söylediklerinde haklıdır. Konuyu bildiğimi bile düşünsem belki de hiçbir şey bilmiyorumdur. Hiçbir şeyi bilmeyen bir aptaldan başka bir şey değilim.

Kendi içerisinde bir aptal olduğunu tekrarlayıp durdu. Dudaklarından küçük bir hıçkırık kaçarken sınıfının gürültülü olması ilk kez işine yaramıştı.

Birinin hafifçe koluna dokunduğunu hissettiğinde hızla gözyaşlarını silmiş ve saçını düzelterek kafasını kaldırmıştı.

HoSeok ağladığını fark ettiği genç için ne yapabileceğini düşünmesine rağmen bir şey bulamıyordu. Onunla yakın olmadığından ne derse desin bir işe yaramayacağının farkındaydı.

"Şey... Sadece Bay Kim'in söylediklerinin doğru olmadığını söylemek istemiştim." dedi kısık bir sesle. "Yani okulda her zaman ilk onun içine giren bir öğrenciye başarısız diyebilecek kadar akılsız biri."

HyungWon ise ona ne kadar zor da gelse umursamaz bir sesle konuştu. "Ne dediği umurumda değil."

"Olmamalı da zaten. O adam her zaman hiçbir şey bilmeden konuşuyor." Birden hararetli hararetli konuştu HoSeok. Bay Kim'i gerçekten sevmiyordu.

"Bitti mi?" diye sordu HyungWon. HoSeok ona kırgınlıkla bakarken ise kafasını tekrar sıraya gömmüştü.

HoSeok bir süre belki tekrar kafasını kaldırıp konuşur diye beklediyse de HyungWon kalkmamıştı. Ve yapılı genç üzgünce arkadaşlarının yanına geri dönmüştü.

Onun bu halini gören KiHyun ise "HoSeok üzülme, o hep böyle." demişti yumuşak bir sesle.

MinHyuk sinirli sinirli elindeki kağıdı parçalıyordu. Birden okulun ilk haftaları onunla arkadaş olmak için çabalamaları ve onun MinHyuk'u duymazdan gelmesi aklında canlanmıştı. HyungWon'un onu duymazdan gelmesine olan siniri bir türlü geçmiyordu. Kağıdı daha da sinirle parçalarken "İyi tarafından bak en azından seninle konuşuyor." dedi.

HyunWoo sınıfa zorla getirdiği kahvesinden bir yudum aldı. "Yalnız olmayı sevmiyor muydu? O halde bırakın olsun. Asosyalin teki belli ki."

"Gerçekten yalnız olmayı sevdiğini sanmıyorum." dedi HoSeok sıraya otururken.

"Sevmiyor olsa neden insanları kendinden uzaklaştırsın?" diye sordu JooHeon, ChangKyun onun saçlarıyla oynarken.

"Bilemiyorum ama..."

Onun sözünü kesti ChangKyun. "Aması yok HoSeok. Yalnız olmayı seviyor, kaba ve kibirli biri. Pollyannacılık yapmayı sevdiğini biliyorum ama her insan iyi değildir. Bunu artık kabul etmelisin."

KiHyun sinirle diğerlerine baktı. "Pollyannacılık yapmıyor. HoSeok, sadece herkesin iyi biri olduğunu düşünebilecek kadar tatlı biri. Üstüne gitmeyin."

solitude °hyungwonhoWhere stories live. Discover now