[9] Hep bu kadar yakın ol güzelim.

10.1K 948 763
                                    



[9] Hep bu kadar yakın ol güzelim.

Hatalar yapıyordum sürekli. Büyümek için olgunlaşmak ve hayattan daha iyi tat alabilmek adına istemsizce hatalar yapıyordum. Zaman geçiyordu yaptığım her şey bir bir gün yüzüne çıkarken pişmanlıklarla savaşıyordum. Hata diyordum kendi kendime. Geldi geçti. O aile yemeğine gittiğimde, o masadan kalkıp o aptal çocukla seviştiğimde, bu zamana kadar yaptığım her şeyi umursamadan hata olarak görerek bunu bir yaşam biçimim olduğunu savunmuştum. O karşıma çıkmıştı. Arabanın farlarını gördüğü an titreyen bacakları vardı. Bir kaç defa sallanmış, gözlerinin karardığı ve kendini bıraktığı anda tutmuştum yakalamıştım onu incecik belinden. Avuçlarımı kıvrımları doldurmuştu. Bakış açıma tamamen o güzelliği girmiş, alaşağı etmişti beni. İpeksi saçları, tıpkı bakışları kadar yumuşaktı o saçları.

Onu hayatımda hata olarak görmem o kadar saçma olurdu ki, hayatımın hatadan ibaret olması daha mantıklı olurdu benim için. Engeller çıkmıştı karşımıza sonra bir şekilde bana gelmişti. Biz olmuştuk. Ona her baktığımda biraz daha büyüyordum. Dünyada hala güzel şeylerin olabildiğine hala güzel kalabilen insanların varlığına inandırmıştı beni. Sevgiye ihtiyacı olan küçük bir kelebekti benim gözümde. Gece yarısı sabahın körü demeden sevmiştim onu. Bir şeyleri değiştirebileceğime inanmıştım. Yanılmıştım. Gece yarısı sabahın körü demeden sevdiğim çocuk, tam ona bambaşka baktığım bir gecede yarım bırakmıştı beni. O gitmişti ben yine hatalar yapmıştım.

Gelmişti, bana yine gelmişti.

Ne kadar harap olsamda, onu gördüğüm an bitmişti her şey. Bizim aramızda çığlıklar vardı, söylenmemiş sözler vardı. Birbirimize baktığımızda o kalbimizin tekleyişini birbirimizden sakladığımız gerçekler vardı. Onu gördüğüm andan beri ondan başka bir gerçeğim olmamıştı.

"Jungkook..." demişti bana bilmem kaçıncı kez. Uyanıktım onun sesini duyuyor saçlarımı okşayarak sevdiğini hissediyordum. "Neden uyanmıyorsun?" demişti onun ağzından adımı duymayı öylesine özlemiştim ki, bilerek o gözlerimi açmıyordum. "Rüyanda beni mi görüyorsun?" demişti yüzünü yanağıma yerleştirmişti. Rahatlıkla nefes alamıyordum bile. "Nasıl görüyorsun? Ben hep seni görüyorum Hyung." demişti bana öyle yakındı ki, bu mesafeden daha uzağa gitmesini kaldıramazdım artık. Ona karşı hissettiğim ne varsa da kabul edemezdim. Ne hissettiğimi bilmiyordum bile. "Bazen rüyalarım kabusa dönüyor. Sonra seni görüyorum kabus olsa bile seni gördüğüm rüyalar kabus olmaktan çıkıyor Hyung." demişti yanaklarıma birer birer gözyaşları damladığında elimin altındaki çarşafı sıkmıştım.

Benim yüzümden ağlaması güzel de olsa, acıtıyordu. "Yüzünü her gün görsemde seni rüyalarımda görmediğim an özlüyorum Hyung. Sen de böyle hissediyor musun benim için?" demişti o an üşüyen parmakları yüzüme tırmanmıştı. "Hissetmiyorsun biliyorum. Çünkü senin hayatında bir kadın var değil mi? Ama olsun üzülmem ben. Senin hayatında bir kadın var benim sende hayatım var." demişti gülüşünü duymuştum bu öylesine bir gülüş değildi çaresizce dudaklardan iç geçirerek meydana gelmiş bir gülüştü. İçimi acıtan gülüşüydü.

"Başımı şişirdin sabah sabah ne konuşuyorsun kendi kendine?" demiştim ağlamasını istememiştim daha fazla. "Hiç... uyanmanı bekliyordum Hyung." demişti sırtımı dönmüştüm ona. "Uyuyacağım git başımdan." demiştim yanıma uzanmıştı. "Birlikte uyuyalım o zaman." demişti belime sardığı kolları karnımın üzerinde birleşirken ondan uzaklaşmaya çalışmıştım. Mümkün olmamıştı. "Sana kahvaltı hazırladım." demişti masadaki tepsiyi göstererek. "Sıkılmış meyve sevmiyorsun diye meyveleri yıkadım da getirdim bir elma ve bir mandalina. Hangisini istersen yiyebilirsin." demişti göz kapaklarının üzerinde tutuyordu meyveleri. Dayanamamıştım uzanıp burnunu ısırmıştım. Elleri burnuna kaydığında bu görüntüsü fazla güzel gelmişti bana.

darlin' | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin