♦️BÖLÜM 15♦️

En başından başla
                                    

"Dediğim gibi yarın sorun istemiyorum. "

🍁

Arslanoğlu konağı yeni gününe erkenden uyanmış, bugün gerçekleşecek olan mevlid ve nikah için son hazırlıkları tamamlamakla meşguldü. Konak halkının üzerinde Heyecan,endişe ve korku ile harmanlanmış duygular geziniyordu. Ah bugünü hayırlısıyla bir bitirselerdi hepsinin üstünden büyük bir yük kalkacaktı. Tabi iki kişi hariç. İki kurban. Onlar için her şey bu günden sonra başlayacaktı. İyi ya da kötü bütün yaşayacaklarının başlangıcı bu gün olacaktı.

Rojbin hanım oturduğu yerden hazırlıkları izlerken daldığı derin düşüncelerden konağın kapısında gördüğü büyük kızı ise sıyrıldı. Kızını görür görmez kalkıp ona yöneldi. Yanına gelince hemen sarıldı ilk göz ağrısına.

"Kızımm hoşgeldin."

"Hoşbuldum annemm."

Anne kız birbirleri ile hasret gideren iki kadın salona geçip oturunca Havin, küçük oğlunu seven annesine baktı. Merak ettiği bir çok şey vardı. Sormasa çatlayacaktı. Ama öncelikle küçük oğlunu halletmesi gerekiyordu ki tam bu düşünceyi aklından geçirirken kardeşi Miran'ı görünce sevinçle kaktı ve kardeşine sarıldı daha sonra isteğini söyledi.

"Miran,Ali ile biraz oynar mısın?"

Miran,ablasının annesi ile konuşmak istediğini tahmin ettiğinden zaten kucağında olan yeğeni ile ablasına gülümseyip çıktı odadan. Bunu fırsat bilen Havin direk konuya girdi.

"Anne biz daha geçen zamanlar da rahmetli Berfin'in kırkı için mevlit vermiştik. Bu mevlitte nereden çıktı?"

Rojbin hanım kızına olan biten her şeyi anlatırken Havin ise olanları büyük bir hayretle dinlemişti. Ağzının üzerinde olan elini indirerek baktı annesine. Bütün bunlar ne ara yaşanmıştı?Duyduklarına inanmakta güçlük çekiyordu. Kardeşi Baran bütün bunlara nasıl dayanmıştı? O an kardeşine karşı büyük bir üzüntü çöreklenmişti yüreğine. Tam ağzını açmış konuşacakken gelen babası ile susmak zorunda kaldı. Hızla yerinden kalkarak babasına yaklaştı ve elini öptü.

Agit Ağa kızının sorgulayıcı bakışlarından her şeyi öğrendiğini anlamıştı. Ama artık açıklama yapma zamanı değildi. Nikaha çok az bir süre kalmıştı.

"Kızım bana bir şey sorma. Ben bir şeyi yapıyorsam vardır bir bildiğim. "

Havin duydukları ile açmış olduğu ağzını kapatmak zorunda kaldı. Babasının sözünün üstüne söz söylemedi. Kibarca gülümseyerek oturduğu yerden kalktı ve salondan çıktı. Anne ve babasının yaptıkları hiç doğru gelmemişti kendisine zira kardeşini iyi tanırdı. Yapacaklarını iyi bilirdi. Ama bu evde lafının dinlenmeyeceğini de biliyordu. Üstelik bu kadar az bir zaman kalmışken. Annesinin sesini duyunca oraya döndü.

"Havin kızım sen gençsin git odasına kızla konuş. Bu elimdekileri de ona ver nikah için giyinsin. Biliyorum ikna etmek zor ama en iyi sen yaparsın bunu."

Havin annesinin elindekileri alarak gösterdiği odaya doğru yöneldi. Kapıyı yavaşca açıp içeriye girince oturduğu yataktan usulca kalkan genç kadını görür görmez şaşırmadan yapamadı.

Karışısında gördüğü kadın çok çok güzeldi. Omuzlarının biraz altında biten dalgalı kumral saçları,kumral teninde boncuk gibi parlayan kocaman yeşil gözleri ve onları çevreleyen uzun kıvrımlı kirpikleri, küçük biçimli burnu ve ona zıt dolgunlukta koyu pembe tonunda dudakları..

Baştan aşağı hayranlıkla inceledi Roza'yı. Kesinlikle bu kadarını beklemiyordu. O an itiraf etti kendine. Belki de ayıp ediyordu ama bu kız kesinlike Berfin'den güzeldi. Hayran dolu bakışları tekrar Roza'nın sorgulayıcı bakışlarına denk gelince toparlandı ve yanına yaklaşarak elindekileri yatağa bırakıp gülümseyerek konuştu.

GÜN DOĞUMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin