epilogue

164 16 7
                                    

Gazetede, onun fotoğrafını ve ilanı gördüğümde akan gözyaşlarımın farkında bile değildim. Yıllar sonra, bir gazetede öldüğünü okuyacağım kadar uzaklaşmak benim içinde acı vericiydi, en yakın arkadaşımı, erkek arkadaşımı, hayatım boyunca tanıdığım ve en iyi anlaştığım kişiyi ikinci kez kaybetmiştim. Renjun ile tanıştığım zaman, onu kaybedebileceğimin farkında değildim. Renjun ile iyi anlaşmaya başlayıp yakın arkadaş olmuştuk, Jaemin'in onu kıskandığını fark ediyor olsam bile beni kıskanması hoşuma gidiyordu.

Basit bir kıskançlık olarak gördüğüm şeyin, bizi uzaklaştırıp iki yabancı yapacağını nereden bilebirdim?

O'nun ölümü, şu anda nefes alamama neden oluyor olsa bile, tahmin etmeliydim. Onsuz olma konusunda fazla mı iyiydim? Neden onun için bir adım atmamıştım? Ne zaman küsersek küselim, ilk adımı her zaman ondan beklerdim. O , beni sakinleştirirdi ve aramız eski haline dönerdi. Biz, her zaman barışırdık. Ancak o adım atmadığında... iki hayalete dönüştük.

İlan verildiğinden beri bir kaç gün geçmiş olmalıydı, evine girebileceğimi, kapının kilidini değiştirmediğini umuyordum.

Hiçbir zaman belli etmesem bile, Jaemin'i hep özlemiştim.

Jaemin ile ayrıldıktan bir süre sonra ayrılığın acısıyla Renjun ile birlikte olmuştum, evet ama o hiçbir zaman Jaemin olmamıştı. Zaten bir süre sonra da ondan ayrılmıştım.

Jaemin'in evinin yolunu tuttuğumda, köşedeki kuaförü, hemen yanındaki kahve dükkanının aynı olduğunu görmek içimde buruk bir sevinç yaratmıştı, her şey, anılarımız buradaydı ve aynı kalmışlardı. Değişen sadece bizdik. Apartmana girip merdivenleri çıkmaya başladım, üçüncü kata geldiğimde evi paylaşmaya başladığımız zaman aldığım kapı süsünü tanıyarak hüzünlü bir gülümseme bıraktım orada. Anahtarla kapıyı açtığımda tanıdık gelen, ancak bana yabancı olan odaları gezdim. Aslında hiçbir şey değişmemişti, 3 yıl olmasına rağmen Jaemin her şeyi bıraktığım gibi korumuştu. Değişen şey, bendim. Koltuktaki film günlerimizi, sehpanın üzerinde biriken eski pizza kutularını, hepsini görebiliyordum.

Tabii ki bunlar şu anda yoktu, sadece geçmişte kalan anılar.

Salondan sonra eskiden birlikte paylaştığımız bir odaya girdiğimde, baş ucunda boş bir hap kutusu ve bir zarf bulmuştum. Üzerinde benim adım yazıyordu, şaşırsam bile ailesinin neden orayı toplamadığını anlamıştım. Zarf elbette açılmıştı, Jaemin kimsesiz değildi. Ailesi neden öldüğünü merak etmişti.

Zarfı tekrar açıp içindeki küçük küçük notları bulduğumda, hepsini tek tek okumaya başladım. Hepsinin üzerinde onun gözyaşlarının izleri vardı, şimdiyse benimkiler onunkilere karışıyordu.

Gerçekten çok acı çekmişti.

Anılarımız onu mahvetmişti.

Ve ben, Lee Jeno, hiçbir zaman onu ve sevgisini hak etmemiştim.

Beni ara sıra görmeye geldiğini biliyordum, muhtemelen bu notları o zaman yazmıştı. Ben hiçbir zaman ondan tarafa bakacak kadar güçlü olmamıştım, ruh eşimi kaybettiğimde; en yakın arkadaşımıda kaybetmiştim. Şimdiyse onu ikinci kez kaybediyordum, bu sefer sonsuza dek. Na Jaemin'in uzakta bir yerde mutlu olmasına dayanabilirdim, ancak hayatta olmaması... Bu tamamen yeni bir şeydi. Ve bunun tek sorumlusu bendim, hayatı herkesten çok seven bir insanı hayata küstürmüştüm; kendimi asla affetmeyecektim. Yazdığı gibi konuşabilseydik eğer, şu anda yanımda olur muydu? Ona ruh eşim ve hiç kimseyi onun kadar çok sevmediğimi söyleseydim, bu yatakta şu anda birlikte yatıyor olur muyduk? Her zamanki gibi kavga eder miydik bir şansımız olsa? Peki ya ben gerçekten Na Jaemin'siz olabilme konusunda da başarılı mıydım? O'nun olmadığı bir dünya. Eskiden, kendi dünyamda onsuz kalma düşüncesine dayanamazken onsuz kalmış, bununla idare etmiş ve şimdi ise onun olmadığı bir dünyada yaşıyordum. Bizibu hale getiren şey, bendim. Renjun ile hiçbir zaman yakınlaşmamalıydım. Jaemin haklıydı. Şu anda gerçekten istediğim tek şey Jaemin'in beni uyardığı güne dönmekti. Onunla olacak bir dünya için. Ne kadar pişman olursam olayım, onun geri gelemeyeceğini biliyordum. Pişmanlıkla dolu bir hayat istemiyordum, her şey benim yüzümdendi.


İşte bu yüzden, arayı kapatmak için Na Jaemin'in ilaç kutusuna doğru yöneldim. Bir kutu migren ilacını bulduğumda gülümsedim, bunlar benimdi. Onun evinde her zaman bir kutu bulunurdu. Benim acı çekmemem için. Bir bardak su alıp, onun yatağına ilerledim. Onun tarafında oturarak bütün ilaçları içtim ve mektuplarımı da kucağıma alarak onun yatağında ona kavuşacağım anı beklemeye başladım.


Daha fazla ayrı kalmayacaktık.


Merhabaaalar, markstember geri döndü! Bütün bölümlerim fazlasıyla gecikti, farkındayım ancak toparlanmaya ihtiyacım vardı. Yavaş yavaş döndüğüme göre sözlerimi tutuyorum; umarım isteyen arkadaşlar beğenir. <3

Two Ghosts ➳ nominWhere stories live. Discover now