10. Gizem(Büyü Tarihi)

Start from the beginning
                                    

"Sylvia bak," dedi Lovena. "Beni yanlış anlama. Dün hepimiz çok korktuk. Bir şekilde yanılıyor olabilir misin? Belki bunların hepsi zihninin bir oyunudur."

"Ne gördüğümü biliyorum," dedim sesimi yükselterek. "Bana inanmak zorundasınız."

Birbirleriyle bakıştılar.

"Bakın ne diyeceğim," dedi Rena. "Belki Chesco haklıdır. Belki bir süre çemberi daraltmalı ve birbirimiz dışında kimseye güvenmemeliyiz."

Başımı salladım. Lovena kararsız görünüyordu.

"Söz konusu durum okulun güvenliğini tehlikeye atıyor," dedi Rena. "Temkinli olmaktan zarar gelmez."

Lovena kararsız bir şekilde başıyla onayladı. Yemek salonundan ayrılırken, midemden güçlü bir gurultu sesi geldi. Çıkışa ilerlerken sıra sıra dizili kahvaltılıkların arasından bir kruvasan kaptım.

Rena'nın söylediği şeyi düşündüm. Okulun güvenliği. Onlar bu durumu böyle görüyor olmalıydılar. Başından beri yaşadığım şeyleri bilmiyordular. İç dünyamdaki karmaşadan habersizdiler. Bunu ilk defa yaşamıyordum. Gördüklerimden ve duyduklarımdan ilk şüphe edişim değildi. Neredeyse birinin tam olarak bunu istediğini düşünmeye başlayacaktım. Ama bu sefer buna izin vermemeye niyetliydim. Kimse bana inanmasa da ben biliyordum. Kendime inanıyordum. Üstesinden gelebilecek güce sahiptim. Benimle uğraşan kimse, yakında kolay lokma olmadığımı anlayacaktı.

Amcam güya beni buraya güvende olmam için getirmişti. Buraya geldiğimden beri kaç kere ölüm tehlikesi yaşadığımı öğrenseydi ne düşünürdü acaba? Ona mektup yazmayı, iletişime geçmeyi düşünmüştüm. Gururum bana her seferinde engel olmuştu. Beni öylece buraya terk edip gidebilmişti. Bir kere bile beni merak etmemişti. Ziyarete gelmemişti, bir mektup bile yazmamıştı. Olanlardan dolayı gerçekten beni mi suçluyordu? Belki de öyleydi. Bencilliğim yüzünden kasaba halkından birçok kişinin katledildiğine inanıyordu. Oysa bu olacakları bilemezdim. Nasıl bana böyle haksızlık yapabilirdi.

Kaşlarım çatıldı. İçimde kabaran öfkenin kalp atışımı hızlandırdığını hissettim. Sınıfların koridoruna geldiğimin bile farkına varmamıştım. Bu yüzden birine çarptım. Yine.

"Çok özür dilerim."

"Vay, biri yöntemlerini değiştirmiş."

Başımı kaldırdım. Calvin'di. Yamuk bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Bak bu sefer gerçekten haksızdım," dedim. "Biraz yorgunum da. Seni görmedim."

"Dert değil," dedi gülerek. "Önüne çıkan herkese meydan okumana alışmaya başlamıştım."

Omzumdan düşmekte olan çantamı düzelttim. Kaşlarımı çatarak Calvin'e baktım. "Öyle herkesten korkmam genelde."

Yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. "Güzel."

Bunun ne kadar doğru bir tutum olduğu muammaydı. Grimlocks'ta başıma daha ne belalar alabileceğimi bilmiyordum. Kime güvenmem gerektiğini de. Belki gerçekten fazla dikkat çekiyordum.

Calvin'in yanından ayrılıp sınıfların koridorunda ilerlemeye devam ettim. O sırada başka bir sınıfın kapısından çıkan Bay Grount'u gördüm. Yavaşlayarak hareketlerini izledim. Şüpheli birine benzemediği doğruydu. Samimi bir gülümsemesi vardı. Herkesin saygı duyduğu yaşlıca bir hocaydı. Gördüklerim olmasa, onun bir kara büyücü olduğunu asla düşünmezdim. Belki insanlara kolay güveniyordum.

Sınıfa geldiğimde, Parker ve Daniel yine tartışıyorlardı. Onları hiç anlayamıyordum. Birbirlerinin ne düşündüğünü biliyorlarsa neden kavga ediyordular? Mevzunun her zamanki gibi dünyanın en saçma konusu olduğu barizdi.

"GÖLGE" - Magic Serisi I ∞Where stories live. Discover now