26. Gizem(Şüphe)

571 47 14
                                    

Takım elbiseli adamı merdivenlerden aşağıya takip ettim. Bir yandan Calvin'le konuştuklarımız bir yandan da asıl yaşananlar aklımda dolanıp duruyordu. Bir yanım yalan söylemenin sadece başıma bela açacağından ve kurtulmak istiyorsam dürüstlükle olan biteni anlatmam gerektiğinden emindi. Öte yandan, Calvin'in haksız olduğunu söyleyemezdim. Ölmeden önce son gördüğü kişi bendim. Hiç tanığım yoktu. Tabii ki şüpheli durumdaydım. Ve dürüst olmak aptallık olabilirdi.

Quamfer'ın odasının önüne geldiğimizde adam kapıyı açtı ve geçebilmem için kenara çekildi. İçeride sadece Quamfer yoktu. Kan çanağına dönmüş gözleri ve yüzünde tükenmişlik ifadesiyle Elliot Kleefleigh kafasını çevirip bana baktı. Bir şey söylemedi.

"Hoş geldin Sylvia," dedi Quamfer. Önündeki sandalyeyi gösterdi. Gösterdiği yere oturdum. "İşleyişi biliyorsundur, sorguya çekilen arkadaşlarınla konuştuysan. Bay Grount'u en son canlı gören sen olduğun için, mümkün olduğu kadar detayı Bay Mosset ile paylaşman gerekiyor."

Dedektif karşımdaki sandalyeye oturdu. Düzgünce taranmış siyah saçlara sahip esmer bir adamdı. Çatık kaşlarla bir süre bir şey söylemeden beni izledi. Cinayet işleme kapasitemin olup olmadığını ölçüp tartar gibiydi.

"Merhaba Sylvia!" dedi az önceki tavrına kıyasla dinamik bir şekilde. "Bize olay yaşandığında olan her şeyi birebir anlatmanı istiyoruz."

Duraksadım. Yapmak istediğim son şeydi bu. Odadaki üç kişi de beklentiyle bana bakıyordu.

"Ben, ben..."

Kekeledim. Sonra öksürerek sesimi düzeltmeye çalıştım.

"Bay Grount'u buldum. Bankın arkasında bir siyahlık görmüştüm. Bay Grount'tu. Yanına gittim. Karnından oluk oluk kan akıyordu. Şey gibi, sanki şey..."

Gözümün önünde Bay Grount'un karnına bastırdığı, kana bulanmış eli belirdi. Kendimi konuşmaya devam etmeye zorlasam da ağzımdan başka bir kelime çıkmadı. Titremekte olan elimle ağzımı kapattım. Gözlerim buğulandı.

"Tamam. Sakin ol," dedi adam. "Derin nefes al Sylvia."

"Karnından bıçaklanmıştı. Kimse yoktu. Anlamıyorum. Anlayamıyorum," dedim gözyaşları yanaklarımdan aşağı süzülürken. Yaşadığım şoku ilk kez şu anda tam anlamıyla hissediyordum.

"Sakin ol," dedi dedektif benimle göz teması kurmaya çalışarak. "Tane tane anlat lütfen. Her detay bizim için çok önemli."

"Elimi tuttu. Benimle zihin bağı kurdu."

"Zihin bağı," diye tekrarladı adam. "Ne vardı zihin bağında?"

Düşündüm. Suyun altı. Yüzeye çıkan kabarcıklar. Önümde beliren iki küçük çocuk eli. Yüzeyden suya doğru bakan insanlar. Ve karanlık.

"Hiçbir şey," dedim. "Karanlık. Çok karanlıktı."

"En küçük detay bile önemli," diye sözlerini yineledi benden gözlerini ayırmayarak.

"Suyun altındaydım sanırım. Bilmiyorum," diye geveledim.

Adam sandalyesinde geriye yaslanarak kollarını kavuşturdu. Bir süre gözleri etrafta dolandı.

"Peki, o zaman olaylar şöyle gerçekleşti. Sen, Bay Grount'un bankın arkasında yerde yattığını gördün. Yanına gittin. Karnından bıçaklanmış olduğunu gördün. O esnada elini tuttu ve seninle zihin bağı kurarak sana su altında bir yeri gösterdi."

Başını bana doğru eğerek bir onay bekledi. Başımı salladım.

"Su altında bir yer değildi," diye ekledim. "Şey gibi. Bir tür kuyu."

"GÖLGE" - Magic Serisi I ∞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin