Bölüm 41

194K 8.2K 5.1K
                                    



Odada yalnız başıma karşımdaki duvara bakıyordum, eminim ki yüzüm solgun, gözlerim ise ağlamaktan kıpkırmızıydı.

Bir insan nasıl bir insanın güvenini vazo gibi kırardı ki? Peki o parçaları toplayıp eski haline getirebilir miydi?

Düşünceler beynime akın ediyor ve stresten midemin bulanmasına yol açıyordu.

Kendimi odaya kapatmıştım, kimseyi de içeri almıyordum. Yasemin her girmeye çalıştığı zaman uyuyor taklidi yapıyordum. Konuşmak zorunda kalmıyordum.

Abim ile ablamın gelmesinin üzerinden bir hafta geçmişti, bu süre içinde kimseyle de iletişime geçmemiştim. Ateş'le bile.

Her gece yanıma gelip sarılarak uyudu ama ben tepki dahi vermedim, ona karşı çıkacak kadar yorgun ve üzgündüm. Alkol kokması da beni biraz korkutuyordu açıkçası.

Beni öpüp kalbimi titreten adam beni ölü olarak mı göstermişti?

Tüylerimin diken diken olduğunu hissettim tekrar.

Nasıl böyle bir adamı sevebilmiştim ben? Vicdanı olmayan bir adamı?

Ablam ile birlikte olup onun kalbini kıran bir adamı?

Bacaklarımı kendime çektim ve kendimi sardım, başımı dizlerime koyup derin bir nefes aldım, hayatın güzel bir hediyeyle gelip sonra onun üzerine basması gibi bir şeydi şuan yaşadığım.

En kötü olan ise hislerime karşı gelemiyordum, soğumam gerekiyordu ama hayır. O adamı seviyordum.

Bu halime kahkaha atacaktım, beni kaçıran adamı nasıl sevebilmiştim ki?

İlk başlarda ondan nefret etmiştim ama onu tanıdıkça çektiği acıları ve beni Yıldırım'dan korumaya çalışmasını görmüştüm... Belki de fikrimi değiştiren birkaç öğeydi bunlar.

Kapı çalındı, dalgın halimden çıkıp eski bağdaş pozisyonumu aldım. İçimden Ateş olmaması için dualar ediyordum.

Yasemin elinde bir tepsi ile içeri girdi.

"Acıktınız mı?" dedi, başımı iki yana sallamama rağmen tepsiyi yatağıma bıraktı.

"Teşekkür ederim" dedim ve bezelye yemeğine baktım. Hiç yemek istemiyordum. "Onu yemeden bir yere gitmeyeceğim"

Yasemin'e kısa bir bkış attım, sözlerindeki kararlılıkla homurdandım ve tepsiyi kendime çekip birkaç yudum aldım.

"Ellerine sağlık" dediğimde güldü, "Afiyet olsun"

Yemeğimi bitirene kadar konuşmadı, son yudumumu aldığım zaman tepsiyi hafifçe kendimden uzaklaştırdım.

Yasemin hüzünlü bir sesle sordu.

"Dışarı çıkmanız lazım" dedi, yutkundum ve başımı iki yana salladım. "Ben iyiyim"

Tek kaşını kaldırdı ve başını iki yana salladı. "Biraz hava alın en azından"

Ellerimle oynamaya başladım, "Onu görmek istemiyorum" dedim. Sesim titriyordu, bu halime burukça gülümsedi.

"Eğer bir şeye ihtiyacınız olursa aşağıdayım" dedi ve tepsiyi alıp gitti.

Kapıya olan bakışlarımı çektim ve balkon kapısına baktım, haklı olabilirdi. Hava iyi gelebilir.

Ayağa kalkıp balkon kapısını açtım ve dışarı çıktım. Buz gibi hava anında yüzüme çarpınca titredim ve kendimi sardım.

Benden Kaçamazsın!Where stories live. Discover now