#Bölüm 29#

216K 10.5K 5K
                                    

Herkese merhabalar! Yeni bölümle karşınızdayım! Artık isteğiniz üzerine-çoğunluk Pazartesi ve Cuma demiş-hikayemizin günleri belli oldu. Bir aksilik çıkmadığı üzere pazartesi ve cuma günleri Babasının Kızı sizlerle birlikte! 🤗 Bu arada 12K olmuşuz! Hala inanamıyorum! İyi ki varsınız!💓 Hepinize kocaman teşekkürler ediyor ve iyi okumalar diliyorum! ❤️

Gördüğüm sahneyle beraber gözlerim yanmaya başlamıştı.

Çünkü Uğur ve İlke birbirlerine sarılıyorlardı.

Birkaç kere ağzımı açıp kapadım. Bir şeyler söylemek istiyordum ama konuşamıyordun.

Hani bazı anlar olur ya, konuşmak istersiniz konuşamazsınız. Görünmez bir el boğazınızı sıkar. Aynı o durumdaydım. Sanki ağzımı açsam, konuşsam, kimse beni duymayacaktı.

Tepki vermemeye ve konuşmamaya devam ederken sol gözümden bir yaş aktı. Hemen ardından güçlü bir el, elimi tutup sıktı. Kulağıma eğilip fısıldadı.

"Senin bir damla gözyaşın ondan daha değerli. Bunu kendine yapma."

Usulca kafamı salladım. Boşta kalan elimle gözyaşımı sildim ama lanet olasıca damlalar yine usulca akmaya devam etti. Kendimi durduramıyordum.

Neydi bu his? İstediğini elde edemeyen bir kızın öfkesi mi, gerçekten hoşlandığı bir çocuğun asla onunla olamayacağını gören bir kızın acısı mıydı? Yoksa sadece hoşlandığı/aşık olduğunu sandığı çocuğun öylesine bir takıntı olduğunu fark eden kızın tarif edemediği duygu muydu? Bilemiyordum.

"Kuzum, hadi gidelim," dedi Sırma sol koluma girerek. Yine kafamı salladım. Kimseyle konuşacak mecalim yoktu.

Gitmek için adım atmıştım ki Uğur'un bakışlarıyla karşılaştım. İlke'nin omzu üzerinden beni görmüştü ve bana bakıyordu. Ve o an bana bakışıyla her şeyi anladığını anladım.

Gözlerimi onlardan ayırdım ve hala elimi tutmakta olan Deniz'in elini hafifçe sıktım ve usulca ellerimizi ayırdım. Sırma'ya döndüm. "Lavaboya gidelim mi?"

"Tabii ki."

Deniz'e, "Sonra konuşsak olur mu? Bizimkilere bir şey söyleme lütfen. Gördüklerimi biraz sindireyim," dedim. Aynı benim yaptığım gibi kafasını salladı. "Hadi gidin."

Daha fazla kantinde oyalanmadan çıktık ve her derde deva olan tuvaletin yolunu tuttuk.

********
"Senin gözlerin niye bu kadar kızarık?"

Çantamı toplarken konuştum. "Ağladım çünkü."

"Neden?"

"Uğur'la İlke'yi gördüm. Birbirlerine sarılıyorlardı," dedim ve masanın üzerindeki kalemliğimi de çantamın içine attım. Kendimi iyi hissetmiyordum ve babamı arayıp beni okuldan almasını rica etmiştim. Eve gidip sessizliğe gömülmek istiyordum.

"Ne zaman oldu bu?" diye sordu Acar. Düşünceli gözüküyordu.

"Çok olmadı. On beş dakika önce filan."

Hiçbir şey söylemeyip ayağa kalktı ve bana sarıldı. Kollarımı boynuna doladım ve o alışık olduğum kokuyu içime çektim. O benim iyi ki diğer yarımdı.

Bir süre öyle kaldık. Acar'ın boynuna doladığım kollarımı gevşettim ama geri çekilmedim. O da sırtımı sıvazlamaya devam etti. Sonra Berkant'ın sesiyle ayrıldık.

"ABİNİZ DAMAT OLUYOR!"

"Niye bağırıyorsun oğlum?"

Berkant dans ederek yanımıza geldi ve hızlıca kafamın iki yanından tutup alnımı öptü. "Bu yakışıklı ötesi kardeşiniz Elvin ile birlikte akşam dışarı çıkıyor!"

Babasının Kızı|Yarı TextingWhere stories live. Discover now