28.Bölüm

1.1K 73 33
                                    

Yaşlı amca- Ve Ben

🖤

Bilinmeyenden...

Kendinden daha fazla birini sevdin mi?

Ya da sevdiğini hissettin mi?

Önümde duran basket topunu sinirle potaya attım, potanın yanından geçen topa sinirle baktım ve koşarak topu alarak duvara fırlattım.

"Sikerim senin gibi topu giresene potaya." Sinirle birkaç kere daha attım, her seferinde sinirle bir sonuca varamayınca kendimi yere atarak elimi anlıma götürüp derin nefesler aldım. Yanıma doğru ilerleyen adım seslerini duyunca kafamı yana doğru çevirdim, Alperen yatığım zemine ve bana acırcasına bakarak yere oturdu.

"Sana daha önce gerizekalı olduğunu söyleyen oldu mu?" Gözlerini dikkatle bana dikti, "Oldu birçok kez söylemiştin." dedim.

"Kaç gündür depresyondasın?" Sorduğu soruya cevap vermeyerek bakışlarımı tavana diktim, başım dönüyordu iğrenç bir his ise kalbime baskı uyguluyordu aynı zamanda.

"Artık çocuk değiliz, senin aşkına sıçayım ben." Eli ile beni dürttü, bir nevi tepkilerimi ölçüyordu. "Beni aşktan soğuttun." Bir ben soğuyamıyordum.

"Hata ediyorsun, unut gitsin." Sinirle yüzüne baktım, yerimden kalkıp bacağına tekmemi geçirdim.

"Sen nereden bileceksin kavat, hiç aşık mı oldun sanki?" Biraz ilerleyip yere attığım sırt çantamı aldım, "Ben sakinleşmeden benimle konuşma." Alışmıştı artık bu duruma.

"Çık işte karşısına, anlat lan her şeyi." Bana doğru yetişip karşımda dikildi, elleriyle beni gösterdi. "Yakışıklısın, zenginsin, gel seninle sevgili olalım desen olurum lan." Gevşekçe sırıtıp ortamı sakinleştirmeye çalıştı.

"Sorun yakışıklılık ya da para değil, insan sevemeyince sevemiyor demek ki." Kimi kendime zorla aşık edebilirdim ki?

"Çıkıp karşısına benim çocukluğum seninle geçti, seni düşünmekle geçti bendeki yerin çocukluğum nasıl derim?"

Elini omzuma koyup anlayışla bana baktı, "Geçen zamanı geri alamazsın ama gelecek senin elinde."

"Ona kendimi bu kadar fark ettirdikten sonra, ondan vazgeçemem."

Arkamı dönüp spor salonun kapısını açıp, soyunma odasına ilerledim. Spor salonuna girdiğimde, Kerem ve yanında birkaç çocuk oturmuş kendi aralarında konuşuyorlardı.

"Sorma abi ya, geçen Sevda'yı tutamadım. Çiler hakkında her şeyi söyledi, pek umrumda değil aslında sadece zaman geçirmek için yanımızda işte." Derin bir nefes alıp önümde duran dolabı açtım.

"Çiler'in sevgilisi yok uzun zamandır, acaba çıkma teklifi etsem kabul eder mi?" Aralarından bir çocuğun sesini duymamla hızla dolabı kapattım, çarpma sesi yankılanırken bütün dikkatlerini bana verdiler.

Sinir bozucu bir gülüşü yüzüme yerleştirerek Kerem'e baktım, "Baya eğlenmişsiniz duyduğuma göre, insanları rezil etmeyi çok seviyorsun sanırım." Kerem gözlerini kısarak bana baktı, kim olduğumu hatırlamaya çalışır gibi.

"Sana ne bundan?"

Beni tersleyeceğini zaten biliyordum, bunu fırsata çevirip ağzına sıçmam gerekiyordu sadece. Ona doğru ilerleyip oturduğu yerde karşısına dikildim, bu yaptığım onu şaşırtmış olacak ki geriye doğru yaslandı.

"Senin o ağzın çok iyi laf yapıyor, kırdığım zaman bu kadar çok çalışabilecek mi acaba?"

Dediklerime şaşırıp yanındaki çocuklara baktı, onlara başıyla kapıyı gösterip gitmek için haraket yaptı. Hepsi birden kalkıp kapıdan çıktığında Kerem en arkada durarak bana baktı, hızla önünde durduğu kapıya doğru ilerleyip onu içeri çekerek kapıyı kilitledim.

"Ne oluyor lan?

"Ne yapıyor bu manyak?"

Dışarıda olan çocukların sesi gelirken Kerem'i duvara ittim, gözlerine bakarak konuştum. "Seni ortaokulda da hiç sevmezdim, o zamandan belli oluyordu pezevenk olacağın." bana şaşkınca bakıp korku ile duvara sindi.
"Ulan senin şu lafta olan adamlığın var ya ona hastayım işte ben."

"Ne istiyorsun benden?" Yutkundu.

"Çiler'den özür dileyeceksin, ve burada olanları kimseye anlatmayacaksın yoksa senin o beynini sikerim."

Korku ile kafasını salladı, insanlar asla değişmiyordu. "Tamam anladım." Önünden çekilip geçmesi için izin verdim, birkaç adım atmıştı ki omzundan tutup kendime çevirip yumruğumu geçirdim. Anında yere doğru otururken onu takmadım.

"Bu onu üzdüğün içindi." Son bir kere yüzüne bakıp kapıyı açıp dışarıya çıktım.

Kantine gidip içmek için su alıyorken çikolata raflarına baktım, "Şu çikolatalardan verir misin?"

Adam gösterdiğim yere bakıp kafasını salladı, parasını ödeyip kantinden çıkıp bahçeye gittim. Bankta oturan Alperen'in yanına gidip elimde tuttuğum çikolatayı kucağına fırlattım, sitem edercesine bana baktı.

"Oğlum en sonunda yakalanacağım, en son senin yüzünden defterimi karıştırdılar zaten." Gülümsedim, etrafa baktığım zaman birkaç kızın bana baktığını görüp hemen gözlerimi çevirdim.

"Gidip sırasının altına koy, bu gün hiçbir şey yememiş zaten. Bir şeyler olursa bana haber verirsin." Kafasını sallayıp yerinden kalktı, kafamı çevirip sınıfının camına gözlerimi diktim, cam kenarında durmuş bahçeye bakıyordu. Birkaç dakika onu izledikten sonra çıkış kapısına ilerleyip motoruma bindim.

Somnambulist / TextingWhere stories live. Discover now