♣Atlas
Motordan inip kaskımı çıkardığımda bir akıl hastanesinin önündeydim. Açıkçası Vuslat'ın beni buraya neden çağırdığını bilmiyordum. Maçtan sonra yaşadığımız olaydan beri onunla konuşmamıştım. Şimdi beni buraya çağırması tuhaf gelmişti.
"Beklettim mi?"
Vuslat'ın sesiyle arkama döndüğümde bol kot pantolonu ve salaş tişörtüyle her zamanki gibi spor bir görüntüye sahipti. Yüzünde sade bir gülümseme vardı.
"Hayır. Yeni gelmiştim."
Kaskımı motora koyup ellerimi saçıma geçirdim. Rahat bir tavırla dağılan saçlarıma şekil verirken Vuslat'ın beni izlediğini gördüğümde gülümsedim.
Bakışlarını benden kaçırıp akıl hastanesinin bahçesinde gezdirdi. Bakışlarını çok sık kaçırması hoşuma gidiyordu. Bu, utangaç olmasının ondaki küçük bir belirtisiydi. Ve ben Vuslat'la beraber utangaç kızlardan hoşlandığımı keşfetmiştim.
"Neden buraya geldiğimizi söylemek ister misin?"
Bakışlarını bana çevirdi. "Seni biriyle tanıştırmak istiyorum."
♣Vuslat
Bahçe kapısından içeri girdiğimizde her zamanki gibi yeşil ağaçların arasında gezinen, banklarda oturan hastalar karşıladı bizi. Siyah hemen arkamdaydı. Binaya girdiğimizde babamın odasını bildiğim için hemşireye haber verip üst kata çıktım. Babamın odasının sonunda olduğunu bildiğim koridora baktığımda, onunlayken hep üzerimde hissettiğim siyah gözlerini ve arkamda attığı adımları unuttum.
Miraç seni bekliyor, diye fısıldayan zihnim her zaman olduğu gibi yine düşüncelere boğuyordu beni.
Sanki üzerime tonlarca ağırlık konulmuş gibi adımlarım ağırlaştı. Belki de bu yük düşüncelerimdi, bilmiyorum. O an bildiğim tek şey koridorun sonunda ki odanın babama ait olduğuydu.
Eskiden de yaptığım gibi parmaklarımı koridor uzunluğunca devam eden duvardaki kırmızı çizgiye koydum ve her ağır adımımla beraber parmağımı yavaşça üzerinde gezdirmeye başladım. Sanki parmağımın geçtiği yerler buhar olup uçuyormuş gibi arkamda ki her şeyin hiçliği oluşturduğunu hissettim.
Koridordaki açık camın sayesinde yüzümü yalayan soğuklukla beraber yavaş adımlarla koridorun sonuna ilerliyordum.
Koridorun kapısına geldiğimde sessizliğin sert uğultusunu dinliyordum. Kapıyı yavaşça aralayıp içeri girdiğimde her şey beklediğim gibiydi odada.
"Baba."
Dudaklarımdan dökülen fısıltı odanın etrafında duvarlara çarparak dolaştı.
Baba değil. Miraç.
Baba değil. Miraç.
Baba değil. Miraç.
Baba değil. Miraç.
Birkaç adımla yatağında sırtı bana dönük hareketsiz oturan babama ulaştım. Boks eldivenlerini tuttuğu ellerinin önüne çömelip "Baba." diye fısıldadım bakmayacağını bildiğim halde.
"Miraç."
Hemen arkamda duran Siyah'ın şaşkınlık dolu sesini duyduğumda ona döndüm ama o hâlâ babama bakıyordu.
Babam başını kaldırıp Siyah'a baktı. Ağır adımlarla oturduğu yataktan kalkarken bende ayaklandım.
"Seni tanıyorum." dedi babam fısıltıyla ve Siyah'a yaklaştı. "Sen Altın Mızraksın."
BẠN ĐANG ĐỌC
Düşünce Mahkumları
Bí ẩn / ThrillerDünyadaki en tehlikeli yer zihin, en ölümcül zehir ise düşünceydi. Her an düşüncelere esir olanlardı onlar. Onlar bakanlar değil, görenlerdi. Düşüncelerine yenilenler, zihinlerindeki altın kafeslere mahkum olanlardı. Onlar Düşünce Mahkumuydular. Far...
17♣Sansar
Bắt đầu từ đầu