BÖLÜM 13 : KUZEYİN BAŞKENTİ

577 28 8
                                    


Dara

Hissettiğim tek şey göbeğimdeki yanma hissiydi onun dışında acıdan eser yoktu ama bu çok kısa sürmüştü. Önce hafif ve küçük dalgalanmalarla başladı sonra da tüm bedenimi içine hapsetti. Her hücrem yaşadığım acı içinde kıvranıyor yarı kapalı olan bilincimden yardım dileniyordu. Nefes alamamak artık önemsiz gelmişti, hatta ölüm şu an tek kurtarıcım olabilirdi.
Dayanılmaz acının yarattığı her kasılma, yattığım sert zeminden rahatsız edici gıcırtılar gelmesine sebep oluyordu. Göz kapaklarımı her araladığımda yıldızsız bir gökyüzünü anımsatan tavan, hala kapalı olduklarını düşündürüyordu. Tenimi eşeleyen bir sıcaklık olamasına rağmen bedenim sarsılarak titriyordu.

"Dünyalılardan nefret ediyorum." Diye mırıldandı kin dolu bir ses.

"Kim etmiyor ki?"

"Ben." Dedi boğuk bir ses, fısıldayarak konuşuyordu. "Doğu Sahasından bir hasatla yatmıştım, inanın bana beyler yatakta çok iyiler." Alaylı kahkahaları bir süre kulaklarımı meşgul ettikten sonra adam tekrar konuşmuştu. "Tabii o kadın, bu şanslı sürtük kadar güzel değildi." Ben hala acı içinde titrerken nasırlı bir elin yanağımı okşadığını hissetmiştim. Şu an o eli kırmak için neler vermezdim.

"Bu kadar çok kan kaybetmiş olmasına rağmen nasıl hayatta kaldı bir türlü anlamıyorum." En azından bir kadının sesini duymak rahatlatmıştı. Üç ya da dört kişilerdi, bir süredir etrafımda dolaşıp harap olmuş bedenimle ilgileniyorlardı. "Bacağındaki yara neredeyse bir haftalıktı, öyle bir yarayla Dara'ya kadar gelmiş olması, onun sizden de benden de daha güçlü olduğunu gösteriyor beyler. O, yatağınıza atabileceğiniz bir kız değil." Zikrettiklerinin aksine güçlü değildim sadece şanslıydım.

"Söylediklerine göre tek başına üç Morp'u devirmiş. Bir hasat için bu gerçekten çok fazla."

"Kesinlikle Batı Sahasına verilecektir."

"O kadar uzun boylu değil!" Diye atıldı sert bir ses.

"Bunu sen mi söylüyorsun Gerard? Söylesene en son ne zaman kalkanın dışına çıktın?" Kulak tırmalayıcı kıkırdamaları rahatsız etmişti. "Bir asır oldu mu?"

"Bana diyene de bakın! Surların üzerine çıkmaya bile korkarsın sen."

"İşte o konuda haklısın." Kıkırdamalar kahkahalara dönüşürken bir gürültünün kopmasıyla oda sessizliğe gömüldü.

"Neler oluyor?" Diye sordu kadın.

"Kuşlar efendim, hiç olmadıkları kadar asabiler." Kısa bir duraksamanın ardından devam etmişti. "Ve oldukça fazlalar, Dara'da hiç bu kadar kuşu bir arada görmemiştim."

"Sahalarını terk ediyorlar." Diye atıldı diyeri.

"Sahalar mı? Onlar asla bölgelerini savunmasız bırakmazlar!"

"Asırlardır aynı topraklarda yaşıyorlar, sıkılmış olma ihtimallerini de düşünmek gerek." Sinir bozucu kıkırdamaları tekrar başlarken kadın oldukça sert bir sesle onları susturdu.

"Kes sesini Norman! Bu söyleminle bile buz canavarlarına yedirilmeyi hak ediyorsun." Ortama gergin bir sessizlik çökerken konuşmalara odaklanan beynim tekrar çektiğim acıya dönmüştü ki bir gürültü daha koptu bu diğerlerinden daha kötüydü.

"Gidip kontrol edecek misin Gerard?" Kadın öfkeyle bağırınca ortam yine aynı gerginliğe büründü. "Hemen efendim." Adımlar uzaklaşıp duyulmayacak hale gelince ondan daha sert adımlar da zeminde tok sesler bırakarak yaklaşıyordu.

Adımlar duraksayınca ortamda en ufak bir ses çıkmıyordu. Az önceki havadan eser kalmamıştı. "Neler oluyor Yüzbaşım?"

"Dara kuşları şifacı. Her yerdeler ve gelmeye de devam ediyorlar." Bu Arendi, sesini tanımak çok kolaydı.

MORTEM GÜNCELERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin