BÖLÜM 5 : KÜÇÜK ARİNOR

557 105 19
                                    


Var olan hiçbir şey yok olmaz...

Yanaklarımı ıslatmamak için direnen gözyaşlarımla buğulanan gözlerimin ardındaki mezarlığı izliyordum. Anılarımızın gömüldüğü toplu mezar karşımda alışık olmadığım bir manzarayla sonsuzluğa uzanıyordu. Eskiden olsa bu manzara karşısında büyülenirdim.

Ağlamamak için dişlediğim dudaklarımı serbest bıraktım. Bir damla yaş buz gibi yanağımda çizgi çizerek boynuma doğru ilerliyordu. Pes etmek üzereydim, bir enkaz dahi olsa orası benim evimdi. Geçmişimiz bir hiçmişçesine gözlerimizin önünde yok edilmişti. Bir seçim yapmıştık, geçmişimizi değil geleceğimizi seçmiştik, onu biz terk etmiştik.

Cevaplanmamış soruların ağırlığı altında eziliyordum. Burada oturup hiçbir sorunun cevabını düşünmeden ölümü beklemek istiyordum. Ama o zaman terk ettiğim geçmişime, beni bekleyen geleceğime, sevdiklerime ve hatta peşime taktığım bu çocuğa ihanet etmiş olmaz mıydım? Bizi bekleyen gelecek kısa zaman içinde ölümle son bulacak olsa bile devam etmeliydik. Bunun için çıkmıştım yola, hep geri dönmeyi düşünmüş olsam bile ardımda bir mezarlık bıraktığımı o enkazda sadece ölümün olduğunu biliyordum.

Geçmişimizin yuvasını kaybetmiş olsak bile anılarımızın sahibi bizdik ve onlar zihnimizde olduğu sürece hiç kimse bizim olanı bizden alamazdı. Artık hiçbir şeyde normallik aramıyordum çünkü biz de dahil olmak üzere hiçbir şey eskisi gibi değildi. Sağlam olan elimle gözlerimi sildim, artık daha iyi görüyordum. Bakışlarımı o mezarlıktan çekip nefes kesici manzaraya yönelttim. Gerçekten bu kadar yükseğe çıktığımızı fark edememiştim. Yer yer ağaçlık alanlara sahip olan düzlükler sonu yokmuşçasına uzanıyordu. Koyu bir grisi olan gökyüzü güneşin yokluğunu aratmayacak bir güzellikle tabloyu tamamlıyordu. İçimdeki tüm sıkıntıyı atmak istermişçesine derin bir nefes aldım. Korkum eskisinden daha azdı çünkü artık kabullenmiştim ve artık her şeye hazırlıklıydım.

Bakışlarımı tam önümde oturan Sam'e çevirdim, dizlerinin üzerine çökmüş yüzünü ileriye yöneltmişti. O, şoku atlatma konusunda benim kadar iyi değildi düşük omuzları bunu onaylıyordu.

"İyi tarafından bakacak olursak, güney artık bizim için bir seçenek olmaktan çıktı." Birkaç saniye sonra duymakta epeyce zorlandığım çatallayan sesi duyuldu.

"Bunun iyi bir tarafı yok! Farkında değil misin? Her şeyimizi elimizden alıyorlar. Ailemizi, evimizi ve şimdi de anılarımızı..."

Titreyen dizleriyle ayağa kalkıp tam karşımda durarak gözlerini gözlerime kilitledi. Yorgundu, hem de çok.

"Bizim anılarımız orada değil..." İşaret parmağımı şakağıma bastırarak devam ettim. "Burada ve sen unutmadıkça orada olmaya devam edecekler."

Uzunca bir süre yüzümü inceledikten sonra bakışlarını kaçırdı. Küçük yoldaşım duygularını paylaşma konusunda benimle aynı klasmandaydı.

"Dediğim gibi artık geri dönemeyiz. Yolumuza devam edeceğiz, bunun ne şekilde biteceğini ikimizde biliyoruz, ya doğru yoldayızdır ve kurtuluruz ya da yanlış yoldayızdır Akaman dağlarının tam ortasında can veririz. Ben sadece şunu öğrenmek istiyorum buna hazır mısın, ölmeye hazır mısın?"

Her iki seçeneğinde umurumda olmadığını şu an anlıyordum. Ben sadece neler döndüğünü öğrenmek istiyordum. Başını yere eğerek birkaç saniye boyunca duraksadı sonra bakışlarını son kez iki kasabanın olması gereken çayırlarda gezdirdi, o an boynunda fark ettiğim doğum lekesiyle kalp atışlarım hızlanmıştı. O lekeyi daha önce birinde daha gördüğüme emindim. Ben uçan bir kuşu anımsatan koyu lekeyi incelerken aniden döndü, eğilip yere bıraktığım çantamı alarak deyim yerindeyse kucağıma fırlattı. Bunun için iyi bir azarı hak ettiğini söylemeye hazırlanıyordum ki dönüp yürümeye başladı. Kuzeye doğru ilerliyordu, bu hazır olduğunu gösteriyordu.

MORTEM GÜNCELERİ Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu