Bölüm 32

8.7K 385 6
                                    

İZEL DİZDAROĞLU

Gözlerimi araladığımda,uzuvlarımdaki sızı sebebiyle kaşlarım dalgalanmış,dudaklarımın arasından bir inleme istemsizce kayıp gitmişti.

Yatakta doğrulup bakışlarımı üzerimi örten incecik nevresimde gezdirirken,en fazla yarım saat önce olanlar hatırımın süzgecinden geçip beynime dank etti ve neredeyse zıplayarak yataktan fırladım.

Tibet,beni kucaklayıp odaya çıkarırken aklından böyle şeyler geçiriyor olduğunu tahmin etmemiştim.Bu durumdan kesinlikle şikayetçi değildim lakin şu an ortada daha önemli bir şey vardı.Bu akşam Azra,Eymen,Melis ve Taner bize yemeğe gelecekti ve ben uyuya kalmıştım.Hiç bir hazırlık tamamlanmamıştı.

Üzerimdeki nevresimi mızrak gibi tutup fırlatırken,Tibete de söylenmeyi ihmal etmemiştim.İçimdeki ses bunu hissettiğinde bana eşlik ederek mırıldanmaya başladı.

-Durdu durdu bugünü buldu.

Hemen banyoya girip kısa bir duş aldıktan sonra aşağıya indim.Sena salondaki koltuğun üzerinde,elinde televizyonun kumandası ile birlikte sızıp kalmıştı.Usulca ona doğru yanaşıp,minik ellerinin arasındaki kumandayı aldım ve televizyonu kapattım.

Yüzüne düşen kıvırcık buklelerini parmaklarımla geriye doğru taradım.Ona baktığımda içime dolan huzuru nasıl tarif edebilirdim bilmiyordum.Tarifi kelimelerle mümkünmüydü bilmiyordum.Bildiğim tek şey Sena benim öz kızım kadar sevebileceğim tek çocuktu.Bana anne olmayı hissettirmişti.Anne olmak çocuğuna her baktığında huzurla soluklanmaksa, endişe her an gelen davetsiz misafirse,dokunurken bile kıyamamaksa ben Sena'nın annesiydim.Ve bu inanılmaz bir şeydi, böyle bir sevgi şüphesiz ki Dünyadaki en güzel hediyeydi.

Burnumu Sena'nın yumuşacık saçlarına bastırıp,güzel kokusunu derince solukladım ve ayaklanıp mutfağa,Kadriye ablanın yanına gittim.

-''Kolay gelsin Kadriye abla.''

Yaşlı kadın sesimi duyduğunda gözlerini dikmiş olduğu tencereden bakışlarını kopardı ve bana gözlerinin içindeki parıltılarla bakmaya başladı.

-''Saol kızım.''

-''Ne yapıyorsun akşama.'' diye sorduğumda tenceredeki yoğurt çorbasını işaret ediyordu.

Burnuma dolan mis kokular eşliğinde çaprazımda duran dolabı açtım ve ağlayan kek için gerekli olan malzemelerin hepsini tezgahın üzerine dizmeye başladım.

-''Bende ağlayan pasta yapacağım.Sena istedi.''

-''Sen dinlenseydin biraz kızım.Ben hallederdim buraları.'' diyen Kadriye ablanın sesinde de bakışlarındaki imalar baş göstermekteydi.

Yüzümü onun göremeyeceği şekilde tezgahtaki malzemelere biraz daha gömdüm.Aksi halde tam anlamıyla bir domatese dönen yüzüm Kadriye ablanın oklar fırlatan gözlerine kurban gidecekti.

-''Y-Yok uyumuşum zaten biraz.Yetti de arttı Kadriye abla.'' diye mırıldanırken sesim fısıltıdan farksızdı.

Elime aldığım boş bir kabın içerisini unla doldurmaya hazırlanmışken cebimdeki telefon titremeye başladı.Kabı bir kenara bırakıp pantalonumun arka cebindeki telefonu alıp ekrana baktım.

-BENİMKİ (:

Bakışlarım ekrandan çekilirken,Kadriye abla meşgul olduğu işi bırakmış merakla beni izliyordu.Vücuduma birden hücum eden ısıyı,ellerimle yüzümü yelleyerek geçirmeye çalıştım ve boğazımı temizledim.

-''Ş-Şey Tibet arıyorda.Ben bir konuşup geleyim Kadriye abla.''

Yaşlı kadın anlayışlı bir gülümsemeyle yeniden işiyle oyalanmaya başlarken telefonu cevaplayıp,kulağıma yasladım ve mutfaktan koşar adım çıktım.

CAN YARIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin