Bölüm 29

9.8K 406 13
                                    

İZEL TEKİN DİZDAROĞLU

Sabah gözlerimi aralamama sebep olan rahatsız edici ışığa maruz kaldığımda,sağ elimi yüzüme kapayarak ışığın geçişini birazda olsa engellemeye çalıştım fakat başarılı olamadım.

Sağ elim bir şeyin altına sıkışmıştı ve canım yanıyordu.Gözlerimi bu kez acıyla aralayarak,yanımda uyuyan Tibet'in yüzüyle karşı karşıya kaldım.

Önce uyku mahmurluğu ve şaşkınlıkla,uyuyan Tibet'in erkeksi yüzünü bir iki dakika sadece izledim.Dün akşam yaşananlar beynime ince ince süzülmeye başladığında ise yüzüme istemsizce kocaman bir tebessüm konmuştu..

Tibet,zincirli kapılarını bana açmıştı artık.Benden neden kaçtığını biliyordum ve empati kurmaya çalışıyordum.Yaşadıklarının zorluğunu bir kenara bıraktım..Bunları çocuk yaşta yaşamış olması bile ürkütücüydü.

Tibet'in omzunun altında sıkışmış olan sağ elimi usulca çekmeye çalışırken,yatakta biraz daha toparlanıp Tibet'e doğru yanaştım.

Kokusunu derince solurken,gözlerim üzerinde kırış kırış olmuş olan spor gömleğine ve dağılmış saçlarına kaydı.Uzun kirpiklerinin yanaklarına değişini izlerken,aldığı düzenli solukları dinlerken ve pürüzlü yanağını hafifçe okşarken dünyadaki en huzurlu kadın olduğumu hissettim.

Yaşadıklarını bir bir anlattıktan sonra,onu bu odada bırakıp gitmeye gönlüm razı gelmemişti ve onunla uyumaya karar vermiştim.Onun da beni bırakmaya niyetinin olmadığını hissettiğimde,üzerimizdekileri bile çıkarmadan uyumuştuk.İnanamıyordum ama aramızda hep var olan o iki kat tuğladan duvarın yok olmuşluk hissi o kadar değişik hissettiriyordu ki..Alışmam epey zaman alacağa benziyordu.

-''İyi ki..'' diye fısıldadım,parmaklarım usulca pürüzlü yanaklarından,dağınık saçlarına yol alırken.''İyi ki bana anlattın kömür bakışlı adam.''

Onun yaşadıklarını öğrendikten sonra kendimi ümitli ve rahatlamış hissediyordum çünkü Tibet bana bir adım atmıştı..Daha doğrusu adımıma karşılık vermişti.Bundan sonrasının daha kolay olacağına inanıyordum.Elbette bu duruma hemen alışmasını beklemiyordum ondan..Ama ona zaman vermeyede hazırdım.Kömür bakışlı bu yüreği kocaman adam biliyordum ki buna değerdi!

Saçlarının yumuşaklığı yüzümdeki tebessümü biraz daha genişletirken,Tibet kıpırdayarak gözlerini araladı ve uçsuz bucaksız karanlık kuytularını bana dikti..Orada gördüğüm şaşkınlıkla kıkırdamadan edemedim.

Benim bu halimi gören Tibet'in yüzünü serseri bir gülüş sarmaladı..

Ah!! İçim erimeye başladı.

-'Sanki hiç katılaştı da!!'

İç sesime kulaklarımı kapayıp,Tibet'in çukurlaşmış yanaklarına ve parıldayan gözlerine bakmaya devam ettim.

-''Günaydın küçük.'' diye fısıldarken uyku mahmurluğuyla boğuklaşmış sesi,duyduğum en güzel müzikleri baskılayabilirdi.Ve artık biliyordum ki 'küçük' kelimesi Tibet'in ağzından çıkan en anlamlı kelimeydi.Bu kelimeyle her seslendiğinde yüreğimin tam içinde saklanmış kelebekler,birden uçuşmaya başlıyorlardı.

-''Günaydın.'' diye mırıldandım.

-''İyi uyudun mu? '' diye sorarken elleriyle yanaklarımı okşamaya başlamıştı.

Kafamı usulca sallarken ''Harika uyudum.'' diye fısıldadım.

Bakışları yüzümden,üzerimde kırış kırış olan deri elbiseye kaydığında ''Bu.'' dedi gözleriyle elbiseyi işaret ederken..''Ütülenmez değil mi ?''

CAN YARIMWhere stories live. Discover now