0.3

196 16 12
                                    

      Ağacın altındaki bankta oturduklarında cae hyun elinde  bir sopa ile yoonaya bakıyordu. "O sopa ile beni dövmeyi düşünmüyorsundur umarım cae hyun.." dedi yoona gülerek. "Hayır kötü ruhları kovacağım... çünkü ben iyilik meleğiyim güzellik.. " rüyadan uyandığı için kendini gerçekten mutlu hissediyordu.

    Ama okula nasıl geldiğini ve neler olduğunu hatırlamıyordu. "Yani diyorsun ki fazla erkeksi yürüyordum... okula gelirken yolu kaybettim ve sizi tanımadım.. " so hyun hala endişeli olan gözlerle yoonaya bakarak kafasını salladı.

    "Evet hatta arkandan defalarca bağırdık ama dönmedin okula girdikten sonra ise sınıf listesinin olduğu panoya bakıyordun daha sonrasında yanına leetuk geldi sana doğru eğildi ve 'bunu şimdi yapmazsam başka hiçbir zaman cesaretim olmayacak seni seviyorum yoona.' Dedi ve dudağına eğildi."

    Evet sabahtan beri çok fazla olay olmuştu ve so hyun bunları heyecanlı bir şekilde anlatıyordu fakat bir tutarsızlık vardı o kişinin kendisi olmadığına adı kadar emindi. "O da bir şey mi kızım.. en komiği de sen o seni öpemesin diye geri çekildin o da tutunmak isterken kalçanı sıktı." Cae hyun bir kahkaha attığında yoonanın yanakları istemsizce kızarmaya başlamıştı.

    "Ne? Ne demek kalçamı sıktı." Cae hyun sopayı hafifçe bacaklarına vurarak kahkaha atıyordu. "Sonra sen başladın çocuğu yumruklamaya ve dövmeye o kadar şaşırdık ki ilk defa birini dövüyordun hemde bu bir erkekti hayatında gördüğüm en güçlü yumruklardı. Daha sonra sinirle bu cılız bedenle de bir bok yapılmıyor diye bağırarak koridordan çıktın."

     Sanırım şimdi raylar yerine oturmaya başlıyordu. Nasıl olduğunu bilmese de kendi bedenindeki oğlan bu sabah gördüğü kişi yani wonho olabilirdi. Ama önemli olan bunun nasıl gerçekleştiği ve var olduğuydu. Kafasını ormanlık alana doğru çevirdi ve görmeye hasret kaldığı tüm ağaçlara baktı yoona.

    Wonhoya ulaşabilirse bir ihtimal bu olayların neden olduğunu da anlayabilirdi. Toprak yoldan ellerindeki çantalarla eve doğru dönerken kısa bir sürede olsa burayı ne kadar özlediğini farketti yoona. Evin bahçesinden içeriye girip veranda da oturan büyükannesine baktı orada olması bir nebze de olsa rahatlamasına neden olmuştu.

     Küçük kız kardeşine koşarak sarıldı yoona "üstümden çekil boğuluyorum." Diye bağırmaya başlamıştı kardeşi."so ra sabah tuhaf bir şey oldu mu?"

    "Bizim her sabahımız tuhaf abla. Hunharca göğüslerini sıkıp bu nee diye bağırmanı saymazsak tuhaf birşey olmadı." Lanet olsun nasıl başkasına ait olan bir bedene dokunabilirdi ki hele de bir kızın bedenine.. tamam mantıken kendisi de dokunmuş hatta üzerini değiştirmişti ama bu yine de her şeyi açıklamıyordu.

     Başını geriye doğru attı ve istemsiz derin bir nefes bıraktı yoona. "Kim olduğunu bulduğumda seni gebertecegim pis sapık." Büyük annesi elindeki ipler ile gece olacak festivale hazırlık yapıyordu yavaşça yanına oturdu ve ipleri büyükannesi ile aynı anda yapmaya başladı.

    "Ah güzel kızım.. bunları akşamki festivale yetiştirelim." Senelik bir gelenek vardı bu ipler insanların kader eşlerini bulmasına yardım ederdi. Tamam belki bir batıl inancti ama yaz festivalinin heleki bu köyün vazgeçilmez bir geleneğiydi. Bütün iplerin yapımı akşama kadar sürmüştü.

     Yoona odasına girdi ve festivale hazırlık olması için hanbokunu üzerine geçirdi bu annesinden kendisine kalan en güzel armağandı küçük kardeşi ortaokulu bitirdikten sonra artık bu hanbok kendisinden küçük kardeşine geçecekti. Aynanın karşısında dikkatle kendine bakmaya devam etti yoona.

     Annesinin ruhu karşısında duruyordu sanki. Hafifçe tebessüm etti ve evden çıkarak festival alanına doğru ilerlediler. Dilek balonlarına benzeyen lambalarla döşenmiş taşlı yoldan geçerken artan gürültü festival alanına ne kadar yaklaştıklarını farkettiriyordu adeta.

     Dilek yerinin önüne geldiklerinde yoona eline tahta parçaları ile dolu olan kutuyu aldı ve içini hızla sallayarak derin bir nefes bıraktı "iyi şeyler olması dileğiyle." Içinden dışarıya fırlayan bir tahta parçası ilerideki kağıtlardan birinin üzerine düşmüştü. Yavaşça eğildi ve kağıdı açtı üzerinde şunlar yazıyordu. "Insanlar birbirine yapbozun parçaları gibi bağlıdır parçanı bulman dileğiyle.. "

     Kağıdı katlayarak minik çantasına koydu. Geleneksel müzik aletlerinden oluşan bir müzik grubu çalmaya başladığında sırtını taşa yasladı ve gözlerini kapatarak onları dinlemeye başladı yoona. Annesinin ona söylediği ninniye benziyordu bu.

     Müzik kulaklarında uguldamaya başladığında gözlerini açmıştı. Taşa yaşlanmış ve kafasını çevirdiği gökyüzünden gözlerini yere çevirmişti üzerinde bir smokin vardı ve ileride bas müziğin oluşturduğu müzik etrafa yayılıyordu.

   Obaaaa yine aynı sey oldu. Naber nasılsınız canlarım umarım yeni bölümü beğenebilirsiniz seviyorum sizi 😍😍 yorum atmayı unutmayinnn

    

OTHER WORLD // WONHOWhere stories live. Discover now