٣١

5.6K 727 75
                                    

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Günlerden pazar, vakit kasvetli bir öğlendi. Hayatının en uzun haftasonunu geçirmiş gibi canı sıkılıyordu genç kızın. Vakit sanki geçmek bilmezken, nihâyet ikindi öncesi buluşma vakti geldiğinde, yeşillik tepeye giderek kendini çimenlerin üzerine bıraktı ve bulutları izlemeye başladı.

Günlerdir bulutları izlemek o kadar uzaktı ki ona, şimdi izleyince eski hâtıraların güzelliğinde kendisine acımıştı birden.

Bekledi. Önce dakikalarca bekledi. Bekledi. Sonra saatlerce bekledi. Bekledi. Bulutlar kaybolana, sis çökene ve hatta sevmediği karanlık gece ortaya çıkana kadar bekledi. Yıldızları bile saydı ama o gelmedi. Sonra aklına küçükken Talha'nın yıldızlar hakkında söyledikleri geldi.

'Karanlığı süsleyen yıldızları da, aydınlığı süsleyen bulutları da seviyorum. Ama yıldızların belirli bir şekli olmasındansa, bulutların belirsiz şekillerine seninle hikaye uydurmayı daha çok seviyorum.'

Genç kız acı acı gülümsedi ve karanlık gökyüzündeki seyrek yıldızlara bakarken fısıldadı.

"Bizim bulutlarımız çok mu belirsizdi ki, biz onlardan bir hikaye oluşturamadık. Kendimizi o hikayede bulamadık..."

Genç kız uzun ama hesaplayamadığı bir bekleyişin ardından pes ederek, anlamlandıramadığı bir acıyla evin yolunu tuttu. Dalgınca yürürken, evlerinin bulunduğu caddeden gelen gürültülü seslerle aniden adımları duraksadı ve gördüğü görüntüyle donakaldı.

İlk defa. İlk defa Talha'nın bu denli hiddetini görerek şokla kasıldı. Nasıl birkaç günde böyle değişmişti bilmiyordu. Kalbi korkuyla sıkıştı ve eski Talha'dan eser kalmayan genç oğlana baktı tedirgince.

Talha, karşısındaki anne ve babasına hiddetle bağırarak bir şeyler söylüyor ve öfkeyle yumruk yaptığı ellerini sıkıyordu. Ne konuştukları net olmasa da anlaşılıyordu.

"Artık bunun içinde yer almak istemiyorum! Bu yaptığınız vahşete katlanamıyorum! Annem ve babam diye saydığım insanların böyle cânice, çocukların katledilmesine olanak sağlamalarına anlam veremiyorum!"

Karşısında aynı şekilde öfkeli olan babası da hiddetle sesini yükseltti.

"O insanlar hırsız ve bunca şeyi, hatta fazlasını da hak ediyorlar! Biz ise sadece dostlarımıza yardım ediyoruz. Haklarını almaları için onlara destek oluyoruz! Kendi topraklarında yaşamak onların en büyük hakkı!"

"Hak mı? Hangi haktan bahsediyorsun sen? Kendi uydurmalarından ibaret olan toprak hakkından mı? Sahtelikten ve zulmden ibaret olan vaadedilmiş(!) topraktan mı?"

Talha sinirle kafasını iki yana sallayarak adımlarıyla geri geri gitmeye başladı.

"Siz şaşırmışsınız! Siz gerçekten ne yapacağını şaşırmış insanlarsınız!"

Babası öfkeyle ve aynı şekilde bağırarak onun bundan sonra evladı olmadığını haykırırken, Talha ifadesizce ona bakmayı sürdürdü ve suratına yerleştirdiği tiksinti dolu ifadeyle son kez konuştu.

"Bundan sonra, karşınızdayım. Bundan sonra gittiğiniz yolun yanlışlığını ve hatalarınızı fark edene kadar, karşınızdayım!" dedikten sonra öfkeden kızaran gözlerini karanlık sokakta gezdirdi ve öylece ayakta durmaya çalışan kırgın bedene baktı. Adımları istemsizce ona doğru giderken, yanına gitti ve ellerini sıkıca kavrayarak yorgun bir ifadeyle konuşmaya başladı. Bakışları telaşlı, sözleri çaresiz gibiydi.

"İçinde bulunduğumuz, hatta merkezinde yer aldığımız işlerden haberimiz bile yokmuş. Ailemiz diye saydığımız insanların neler yaptığından, bizi ilerde nasıl bir hayatın beklediğinden ve nasıl birer piyon olarak kullanıldığımızdan haberimiz dâhi yokmuş Nehar..."

Genç kızın gözleri dolarken karşısında ona çaresizce fısıldayan çocuğun söylediklerine anlam veremiyordu. Dolu olan gözlerini, onun sıcak elleri arasında olan kendi soğuk ellerine çevirdiğinde, tek düşündüğü onu ne kadar çok özlediğiydi.

"Bana bak, Nehar. Gündüzüm, bak bana. Biliyorum inanması çok güç ama sana her şeyi anlatacağım. Nasıl saçma bir düzensizliğin içinde yaşadığımızı, bu durumu ancak bizim düzeltebileceğimizi ve diğer her şeyi.. Ama bana inanman gerekiyor, Nehar. Benimle gelip, bana inandığını gösterek yanımda durman gerekiyor. Beraber bunun üstesinden gelmemiz gerekiyor. Sorgulamamız, mücadele etmemiz ve bugüne kadar olan suskunluğumuzun bedelini ödememiz gerekiyor."

Cevap bile veremedi. Ansızın babası tarafından geriye çekilmesi ve karşısındaki çocuğun yüzüne yumrukların inmesi bir oldu.

"Kimse bedel falan ödemeyecek! Sen de bir daha kızımın karşısına dâhi çıkmayacaksın!"

Genç kız karşısında yere düşen çocuğun yüzüne bakarken, ağlamaya başladı. Tanımadığı kollar tarafından eve girmeye zorlanırken bile debelenmeye, itiraz etmeye gücü yoktu. Sokak gittikçe kalabalıklaşıp, herkes gürültünün geldiği bu yöne bakarken, genç kız zorla eve girmeden önce ona bakarak fısıldadı.

"Üzgünüm, Talha... İlk defa yanında olamayacağım."

***

Bilinmeyen:
"Meğer ben yalnız değilmişim, sarıklı."
[silindi]

"Meğer sensizlik bu denli yıpratıcıymış."
[silindi]

"Meğer sen olmayınca kalabalıklar bile dar gelir olmuş bana."
[silindi]

"Gelsen ve gönlümün sessiz çığlıklarını duysan. Gelsen ve yalnızlığım son bulsa.."
[silindi]

"Sarıklı.."
[gönderildi]

"Senden nefret ediyorum."
[gönderildi]

(görüldü)

☁️☁️☁️

Peki ya bizler, bizler susukunluğumuzun bedelini nasıl ödeyeceğiz kardeşlerim?

Sarıklı (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin