Bölüm 4

176 22 109
                                    


Sonunda Harry beni bıraktı ama kolumdan çekiştirmeye başladı.

"Nereye götürüyorsun beni? Ya bıraksana kolumu!"

"Sus Taylor! Bi' sus!"

"Ya sen nasıl bi pisliksin? Bırak beni! İmdaa-"

Harry elindeki bezi ağzıma dayadı. Bende  nefes almamaya çalıştım. Ama dayanamadım ve bayıldım. Sonrası ise karanlık...

***

Uyandığımda loş ışıklı bir odada elim kolum bağlı oturuyordum. Ağzım bantlıydı.

"Günaydın güzelim. Kahve falan ister misin?"

"Ğmğmğmğmğmmm"

"Ya sen böyle aniden bağrıyorsun ya. O yüzden bantladım ağzını. Ama zaten burda seni kimse duyamaz. Yani birazcık konuşma hakkın var." Dedi ve ağzımdaki bantı çıkardı.

" Seni pislik! Ne istiyorsun benden! Ne?"

"Seni Taylor, seni! Sen benden başkası ile olamazsın anla artık şunu!"

"Harry bak lütfen..."

"Aaaa burda Taylor'un telefonu varmış. Harry'de senin şu adamı arayacakmış. Görüntülü mü arasam sesli mi? Hımmm sesli olsun inanmazsa görüntülü ararız. Değil mi?"

"Seni psikopat herif! Seninle tanıştığım güne lanet olsun! Lanet lanet lanet! Harry çöz şu eli-"

Ve tekrar ağzımı bantladı. Sonra telefonu açtı ve şifreyi gördü. Sırıttı.

"Hala aynı şifre, değil mi?" Dedi. O an unutmuş olmasını o kadar istiyordum ki... Ne yazık ki unutmamıştı.

Telefon rehberime girip tanımadığı kişi var mı diye bakıyordu.

"Aha! Joe Alwyn! Acaba kim? Arayalım mı tatlım? Ne dersin? Hatta hoparlöre alayım."

"Alo?"

"Ta- Hey! Kimsin sen? Taylor nerde? Çabuk söyle!"

"Sakin ol. Taylor yanımda... Sadece bir sandelyede bağlı ve ağzı da bantlı. Eğer sevgilin sandığın kişiyi kurtaracaksan çabuk gel buraya!"

"Ne uydurduğu-"

"Uydurmak? Ahh dostum! İstersen görüntülü konuşalım! Ne dersin?"

Harry kamerayı ikimizde görünecek şekilde ayarladı. Ben çırpınırken kamera açıldı. Ve Joe... Yanında da Ed vardı.

"Nerdesin?!"

"Hmmm... Şu tepede eski bir garaj var ya, işte ordayım."

"Taylor! İyi misin? Seni kurtarıcaz!"

"Ah, Eddy'de burdaymış."

"Bırak Taylor'ı!"

"Gel de kendin al!" Dedi ve kahkaha attı Harry. Sonra telefonu kapatıp bana baktı.

"Ne? Sence bu kadar hazırlıksız olacağımı mı sandın? Ben şimdi şu bahsettiğim garaja gidiyorum. Seninkilere bir hoş geldin diyeyim sonra uçuruma gider birlikte ölürüz hayatım. Sen merak etme." dedi ve telefonumu çantama koyup karanlığa doğru fırlattı.

Harry karanlığa doğru geri geri gitti. Ve kayboldu. 2-3 dakika sonra araba sesi geldi dışardan. 5 dakika falan bekledim. Tam zamanıydı!

Zıplayarak ilerlemeye çalıştım. Ama biraz ilerledikten sonra düştüm. Sürünerek gitmeye çalıştım. Sonra anahtarlığımdaki küçük fener geldi aklıma. Arkadaki ellerimle cebimden çıkarmaya çalıştım anahatarlığı ve başardım.

Sonra ışığı açıp önüme fırlattım. Çünkü onu ağzımla tutucaktım. Kendime attım ve feneri ağzımla almaya çalıştım. Çok zor ve iğrençti.

Fenerin kontrolünü elime geçirince daha doğrusu ağzıma... Harry 'nin çantamı fırlattğı yere doğru sürünmeye başaladım. Sonunda çantama ulaştım. Ve ağzıda açıktı!

Telefonumu ağzımla almaya çalıştım ve burnumla şifremi girdim. 1989...

Hemen kişilere girdim ve en üstte olan Ed' in numarasına bastım. Çalıyordu!

"Ne var seni psikopat!"

"Ed benim Taylor! Harry size tuzak kurmuş! Sakın ga-" Tam o anda Harry'nin sesini duydum.

"Vay vay vay! Birileri telefonuna ulaşmış ama maalesef şuan uçuruma gidiyoruz Taylor! Buna nasıl kandın? Sen akıllı bir kızdın ya... Her neyse cennette görüşeceğiz sonuçta, o yüzden..."

"Seni pislik! Sen cehenneme bile giremezsin! Cennet senin için en büyük hayal!"

"Aaa ama! Çok konuştun kalk şimdi!"

"Mal kalkamam ya-"

Bir anda bağlanmış iplerim çözüldü. Ve :

"Taylor! Orda mısın?"

Bu Ed'in sesiydi. Ve Harry bana sırıtarak pis pis bakmaya başladı.

Medya: Yellow Claw ft. Rochelle - Shotgun

End GameWhere stories live. Discover now