Birden göğüs cebinden hiç beklenmedik bir biçimde, üzerinde kocaman kırmızı bir mühür olan, dosya kâğıdı boyutunda büyükçe bir zarf çıkardı, masanın üzerine önüne koydu.

Onun bu beklenmedik hareketi buna hazır olmayan ya da daha güzel bir deyişle, başka bir şeye hazır topluluk üzerinde etkili olmuştu. Yevgeniy Pavloviç bile şöyle bir sıçramıştı oturduğu sandalyede. Gavrila hemen yaklaştı masaya. Rogojin de... Ama onun yüzünde neler olduğunu biliyor gibi, küçümser bir ifade vardı. Biraz ötede duran Lebedev meraklı bakışlarla yaklaştı, ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibi bakmaya başladı zarfa.

Prens kaygılı,

— Nedir bu? diye sordu.

— Söyledim size prens, güneş ucunu gösterir göstermez yatacağım. Söz veriyorum. (Haykırdı İppolit:) Göreceksiniz! (Herkesin yüzüne aynı tavırla, meydan okurcasına baktıktan sonra ekledi:) Ama... ama... bu zarfı açamayacağımı mı düşünüyorsunuz yoksa?

Onun titrediğini fark etmişti prens. Herkesin adına o cevap verdi:

— Öyle bir şey düşünen yok burada. Birilerinin öyle düşündüğünü nereden çıkardınız? Ayrıca... ne tuhaf bir düşünce bu? Nedir bu İppolit?

Sağdan soldan sesler yükseldi:

— Ne oluyoruz? Yine ne oldu ona?

Herkes İppolit'in yanına gelmişti. Kimi konuklar ise hâlâ mezelerden atıştırmayı sürdürüyordu. Kırmızı mühürlü zarf mıknatıs gibi herkesi çekiyordu.

— Dün yazdım bunu, size buraya gelip yanınızda kalacağıma söz verdikten hemen sonra yazdım prens. Sabaha doğru da bir rüya gördüm...

Prens ürkek bir tavırla kesti İppolit'in sözünü:

— Bunu yarına bıraksak nasıl olurdu?

Sinirli sinirli güldü İppolit.

— Yarın "artık geç olacak"! Ama korkmayın, kırk dakikada, bilemediniz bir saatte okuyup bitiririm... Hem görüyor musunuz, herkes nasıl ilgilendi! Hemen yanıma sokuldular, mühre bakıyorlar, yazımı zarflayıp mühürlemeseydim kimsenin ilgisini çekmezdi! Ha-ha! Gizliliğin etkisi böyledir işte! (Yüzünde o garip gülümsemesi, gözleri parlayarak sesini yükseltti:) Zarfı açayım mı, açmayayım mı baylar? Bir sır var bunun içinde, bir sır! Hatırlıyor musunuz prens, "artık geç olacak" diye kim demişti? Apokalipsis'de büyük, güçlü melek söylemişti bunu.

Yevgeniy Pavloviç söze karıştı, yüksek sesle,

— İyisi mi okumayın onu! dedi.

Bunu öylesine beklenmedik bir huzursuzluk içinde söylemişti ki, çoğu kimse tedirgin olmuştu.

Bu kez prens elini zarfın üzerine koyup bağırdı:

— Okumayın!

Konuklardan biri,

— Ne okumasından söz ediyorsunuz? dedi. Yemek zamanı şimdi.

Bir başkası,

— Yazı mı okuyacak? diye sordu. Bir dergi için falan mı yazmış?

Bir üçüncü kişi,

— Belki de can sıkıcı bir şeydir, diye ekledi.

Soranlar oldu:

— Neymiş okuyacağı?

Bu arada prensin ürkek tavrı İppolit'i korkutmuştu. Morarmış dudaklarında çarpık bir gülümseme, çekinerek fısıldadı prense:

BudalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin