V

791 27 6
                                    

V

Lizaveta Prokofyevna soyadı konusunda çok hassastı. Hiç hazırlıklı olmadığı bir anda, Mışkin soyunun son temsilcisinin (daha önce onunla ilgili bir şeyler duymuşluğu vardı) acınacak bir budala, neredeyse sadaka dilenen bir yoksul gibi ortaya çıkıvermesi ne çok sarsmıştı onu. Karısını hemen etkilemek, inci kolye konusuna girmesini engellemek amacıyla general üzerine basa basa anlatıyordu bunları.

Olağanüstü durumlar karşısında Lizaveta Prokofyevna alışkanlığı üzerine, bedenini biraz geri atıp gözlerini fal taşı gibi açar, tek sözcük söylemeden dalgın dalgın önüne bakardı. Kocasıyla aynı yaşlarda, uzun boylu bir kadındı. Yer yer ağarmış, ama gür saçları siyah, burnu hafif kemerli, yanakları soluk ve çökük, dudakları inceydi. Alnı açık, ama dardı. Kül rengi, oldukça iri gözlerinin çok değişik bir ifadesi vardı. Bir zamanlar, bakışının olağanüstü etkileyici olduğuna inanmak gibi bir zayıflığı vardı. Bu inancı bir daha çıkmamak üzere yer etmişti içinde.

Lizaveta Prokofyevna, karşısında telaşlanan generale gözlerini patlatıp bakarak,

— Kabul mü edeyim onu? diye sordu. Hemen şimdi kabul etmemi mi söylüyorsunuz?

General telaşlı, karşılık verdi:

— Ah! Onu görmek istiyorsan, bunun için herhangi merasime gerek yok dostum... Tam bir çocuk kendisi, hem de zavallı bir çocuk. Hastalıklı, arada nöbet gelen bir çocuk... İsviçre'den gelmiş, trenden yeni inmiş. Kıyafeti biraz tuhaf. Sanki Almanlar gibi giyinmiş. Üstelik tek kapik yok cebinde, tek kapik yok... Dokunsan ağlayacak gibi zavallı. Yirmi beş ruble verdim ona. Bizim kalem odasında da küçük bir yer ayarlamak istiyorum onun için. Sizden de rica ediyorum hanımlar, bir şeyler verin ona, yesin, sanırım karnı da aç...

Lizaveta Prokofyevna biraz önceki tavrıyla,

— Şaşırtıyorsunuz beni, dedi. Karnı açmış, nöbetler geliyormuş! Ne nöbetiymiş bunlar?

— Yo, o kadar sık gelmiyor. Hem tıpkı bir çocuk... ama eğitimli bir çocuk... (Yine kızlarına döndü) Sizlerden de rica edeceğim mesdames, şöyle bir sınavdan geçirin onu. Ne gibi yetenekleri olduğunu bilmemiz iyi olacaktır.

Lizaveta Prokofyevna sözcüğü uzatarak,

— Sı-nav-dan mı? dedi.

Sonra derin bir şaşkınlık içinde tekrar gözlerini patlatıp bir kızlarına, bir kocasına bakmaya başladı.

— Ah dostum, aklına bir şey gelmesin... Neyse, nasıl istersen öyle olsun. Amacım prense yakınlık göstermek, onu evimize kabul etmekti. Çünkü iyilik yapmak istedim ona.

— Evimize kabul etmek mi? İsviçre'den geliyor ha?

— Nereden geldiğinin önemi yok. Tekrar söylüyorum, istediğin gibi olsun. Önce aynı aileden geldiğiniz, belki yakın akraba bile olduğunuz; sonra başını sokacak bir yeri olmadığı için söylemiştim öyle. Hatta bakarsın seversin onu diye düşündüm, çünkü ne de olsa aileden sayılır.

Kızların en büyüğü Aleksandra söze karıştı:

— Maman, merasime falan gerek yoksa, yoldan geldiğine göre karnı açsa, gidecek yeri de yoksa neden masamıza davet etmeyelim onu?

— Üstelik çocuk gibi olduğu için körebe bile oynarsınız onunla.

— Körebe mi? Nasıl yani?

Aglaya canı sıkkın, araya girdi:

— Ah maman, bırakın bu tavrınızı, ne olur...

Şakacı ortanca kız kardeş Adelaida tutamadı kendini, gülmeye başladı.

BudalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin