— Âşık mısın yoksa?

— Hayır... Ben... kız kardeşime yazar gibi yazdım ona o mektubu. Altına da "kardeşiniz" diye imza attım zaten.

— Hım... demek özellikle... Anlıyorum.

— Bu tür sorularınıza karşılık vermekte zorlanıyorum Lizaveta Prokofyevna.

— Zorlandığının farkındayım, ama zorlanman hiç ilgilendirmiyor beni. Bak ne diyeceğim, Tanrı'nın önündeymişsin gibi, doğru söyle: Bana yalan söylemiyorsun değil mi?

— Hayır, söylemiyorum.

— Âşık olmadığın da doğru, değil mi?

— Sanırım doğru.

— Ah sen! "sanıyormuş"! Mektubu o çocuk mu götürdü?

— Nikolay Ardalionoviç'ten rica ettim...

Lizaveta Prokofyevna hararetle kesti prensin sözünü:

— Çocuk! Çocuk işte! Nikolay Ardalionoviç diye birini tanımıyorum ben! Çocuk işte!

— Nikolay Ardalionoviç...

— Çocuk diyorum sana!

Prens oldukça sakin olsa da, sert bir tavırla karşılık verdi:

— Hayır, Nikolay Ardalionoviç çocuk değildir...

— Pekâlâ canım, tamam! Bunu sonra konuşuruz.

Lizaveta Prokofyevna heyecanını bastırıp bir soluk aldı.

— Peki, şu "zavallı şövalye" ne oluyor?

— Hiç bilmiyorum. Benim haberim yok bundan. Bir şaka olsa gerek.

— Her şeyi birden öğrenmek çok hoş! Ama nasıl oldu da sana ilgi duymaya başladı, anlayamadım... Oysa "biçimsiz şey", "budala" diyordu senin için.

Prens neredeyse fısıldayarak, sitemli,

— Bunu bana söylemeyebilirdiniz, dedi.

— Kızma. Başına buyruk, çılgın, şımarık bir kızdır Aglaya. Sevince bağırıp çağırmaya başlar sevdiğine, gözlerinin içine bakarak alay eder onunla. Küçükken ben de öyleydim. Ancak sakın havalara gireyim deme canım, senin değildir o... Buna inanmak istemiyorum, öyle bir şey hiçbir zaman da olmayacak! Önceden önlemini alasın, hazırlıklı olasın diye söylüyorum bunu sana. Bana bak, o kadınla evli değilsin ya?..

Prens şaşkınlığından neredeyse hopladı yerinden.

— Lizaveta Prokofyevna, neler söylüyorsunuz öyle, insaf edin?

— Öyle ama, az kalsın evleniyordun, değil mi?

Prens başını önüne eğip,

— Evet, neredeyse evlenecektim, diye mırıldandı.

— Evlenmeyi düşündüğüne göre, âşık mıydın ona? Şimdi de onunla evlenmek için mi geldin buraya? Şu...

— Evlenmek için gelmedim, dedi prens.

— Dünyada senin için kutsal bir şey var mıdır?

— Var.

— Buraya o kadınla evlenmek için gelmediğine o kutsal şeyin üzerine yemin et bana.

— İstediğiniz her şeyin üzerine yemin ederim!

— İnandım. Öp beni bakayım... Nihayet rahat bir soluk alabildim. Ama şunu bilesin: Sevmiyor seni Aglaya, önlemini al, ben yaşadığım sürece asla evlenmeyecektir seninle! Duydun mu beni?

BudalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin