*20. Bölüm*

10.6K 805 299
                                    


Yusuf göl, ben göle görüntüsü düşen mehtabın ardındayım...
Yusuf ayna, ben aynaya yansıyan ışığın tayfındayım...
Yusuf sûret, ben sûretten içre aslolanın sevdasındayım...
Nakşı görüp de, nakkaşa nasıl kayıtsız kalayım?
Varlığım ve mahiyetim, nasibim ve görevim
O'ndan ve O'nun içinse,
O'ndan gelen ışığa gözlerimi nasıl kapayayım?




🍃 ~Ehven-i Şer 🍃




Ağrıdan çatlayan başıyla yavaş yavaş kendine geldiğinde zorlukla da olsa gözlerini aralamaya çalıştı. Önce gözbebeklerini sızlatan parıltı ile göz kapaklarının tekrar indirip bu sefer yavaşça açmayı denedi. Öylesine beyaz, öylesine ferah bir yerdeydi ki bir an "öldüm mü acaba" diye düşünmeden edemedi. Gözkapaklarını hissettiği yorgunlukla çok geçmeden yeniden kapatsa da yattığı yerde kıpırdayarak tekrar açtı. İşte şimdi anlamıştı nerede olduğunu. Yalıdaydı yine. O beyazlarla döşenmiş, birkaç gündür onun sayılan odada. Güneş öylesine vurmuştu ki içeriye , beyaz olan oda ve eşyalar güneş ışıklarıyla bir ışık hüzmesi oluşturmuştu içeride. Bunun verdiği ferahlık da yerinden doğrulmaya çabaladı. En son nerede olduğunu hatırlamıyordu. Tek bildiği şey başının fena halde ağrıdığıydı. Birden içine doğan tedirginlikle elini başına götürdü. Oh! Bu kez ayıldığında başında nihayet örtüsü duruyordu. Üzerine baktı. Dün giydiği beyaz pamuklu elbise vardı hala. Yataktan ayaklarını sarkıtıp gözlerinin daldığı noktada neden burada olduğunu sorguladı. Emir gelivermişti gözlerinin önüne. O çay bahçesinde ki hali.. Birden göğsünün sıkıştığın hissedip elini kalbine götürdü. Hatırlamıştı.. Bayılmadan önce en son gördüğü şey Emir'in karşısında oturan kız ve Emir'in parmağında takılı olan alyanstı . Gözlerinin dolmasına engel olamadı. Kalbi ağrıyordu. Hatta öyleki bir canavar içini parçalıyor sanki. Çok canı yanıyordu. Emir bunu nasıl yapmıştı, nasıl yapabilmişti? Hiç mi sevmemişti Hümeyra'yı? Boğazında biriken acı tadı yutkunarak geçirmeye çalıştı. Gözlerindeki doluluk yanaklarından süzülmeye başlamıştı bile. Silmeye gerek duymadan ayağa kalktı. En son hatırladığında yalnızdı. Peki buraya nasıl gelmişti? Kapıya doğru yürüyüp odadan çıktı. Arası bey yalıda mıydı acaba? Belki de aşağıdaki salonda olabilirdi. Merdivenlere doğru yöneldi. İlk basamağa adım atmasına bir adım kala gözleri karardı birden. Öyle ya uyandığı gibi ayaklanmıştı. Bir eliyle başını tutarken diğer eliyle dayanacak bir yer aradı. Fakat eli boşluğa denk gelmişti. Tam düşeceğini anlamıştı ki birden belinden sertçe tutulmasıyla kapattığı gözlerini araladı. Denizden gözleri ona endişeyle bakan bir çift siyah gözle karşılaştı.

-Dikkatli ol Su Hümeyra.'

Hümeyra kendini aceleyle toplayıp başını sallayarak Aras'ın kollarından sıyrıldı. Elleri kolları titriyordu. Ama heyecandan değildi bu titreyiş. Burnuna dolan Aras'ın kokusundandı. Parfümle karışık erkeksi bir kokuydu ve yanlışlıkla da olsa Emir'den başka bir erkeğin kokusunu duymak Hümeyra'ya azap olarak yetmişti. Oysa ki onun burnu ve ciğerleri ömrünün sonuna kadar Emir'in sürdü o ferahlatıcı misin kokusunu duyacağını zannetmişti. Tedirginlikle eşarbının boynunu düzeltti.

- Şey ben... size geliyordum Aras Bey.'dedi hızlıca. Aras başını salladı.

- Soracağın şeyleri biliyorum ama evvela salona geçelim, ayakta konuşmayalım.'dedi alışkın olunan sert haliyle. Hümeyra başıyla onaylayarak Aras'ın eliyle yönlendirdiği merdivenlere adımladı. Yavaş yavaş indiği merdivenlerden salona doğru dönerken elinde tepsiyle mutfağa doğru giden Yaren'i gördü. Yarende onu görünce mutfak girişinde durdu.

Göklerdeki Nikah (Tamamlandı) Where stories live. Discover now