İP ▶ 44 | "ATEŞ KADEHİ"

Start from the beginning
                                    

Edim'i bir haftanın ardından görmek zihnini tedirginleştirirken, içindeki tekinsiz boşluğu akarsu inceliğinde dolduruyordu. Oturduğu yerde bir kişi tarafından istenmek ve çağrılmak istiyordu. Bunun yanında, öfke tümceleri ve betimlemeleri bir anda göğsünün gardırobunda ütülü hâlde asılmaya başlandı.

Yerinde rahatsızca kıpırdandı. Edim başını penceresine doğru kaldırmış, sanki şu an burda oturduğunu ve kendisine baktığını görüyormuş gibi uzun uzun bakıyordu. Fakat burdaki karanlığın içinden kendisini görmesi imkânsızdı, tabii kendi karanlığıyla görmüyorsa. Edim eve geçerken, sanki zorlana zorlana geliyormuş gibi hissediyordu.

Galiba Edim için göğsünde bekleyen ütülü öfke tümceleri, kapalı gardırobun ardında kalacaktı çünkü umduğu gibi hemen yanına gelmek yerine aradan bir saat geçmesine rağmen hâlâ yanına gelmemişti.

Zamanın sırtında yuvarlanan duyguları, bir bir düşerken kırık camlara dönüştü ve ard arda kafasının içine battı.

❄🌺❄

Edim, derin derin düşünüyor ne yapacağını kafasında iyice tahlil etmeye uğraşıyordu. Kafası hâlâ karışıktı, bu hâlde Lavin'in yanına gitmeyi uygun görmeyen düşüncelerinin ağırlığı, onu görme isteğini bir türlü bastıramıyordu. Sanki kafasının içinde başka bir el ipleri çekerek, zeminle buluşturduğu ayaklarına yön veriyordu.

Elinde iki kadeh ve viski şişesiyle beraber yukarı çıktı, bunun nedeni belki de Lavin'in yanında olsa da yalnızlığını kemirsin diyeydi; bir haftadan sonra Lavin'in kendisine kollarını açacak kadar nazik ve cömert olmayacağını biliyordu. Kapıyı yavaşça açtı, antreden dikdörtgen şeklinde eğri bir ışık odanın zeminine düştüğünde, kendi kara gölgesi de hemen ışığın üzerine uzanmış görünüyordu. Karanlığa doğru adımlarken, mahkeme kürsüsüne ilerleyen bir sanıktan farksız olmasına rağmen, içi bomboştu. Kapıyı arkasından kapattı ve kısa bir süre karşısındaki kızı izledi.

Lavin pencerenin soğuk pervazına oturmuş, bacaklarını kendisine çekerek geceyi seyrederken, çehresine acıtan bir güzellik, çevresine yaşama sıkıntısı sinmişti; o an gözüne çok güzel görünmesine rağmen bunu ona söyleyemeyeceğini biliyordu. Çevresine derin bir yalnızlık çizdiği, kimseyi orayı yanaştırmak istemeyeceği görüntüsü, kainatı tutuşturacak kadar ateşli görünüyordu.

Edim'i zorlayacaktı.

Odada bulunan makyaj masasına kadehi bırakırken, görebilmesini sağlayan tek ışık, dışardan süzülen ay ışığıydı. Dolunay bu gece, büyük ve parlak görünüyordu.

Edim, kadehleri doldurdu ve iki kadehi eline alarak Lavin'in yanına yaklaştı. Pencereden süzülen ay ışığıyla sert yüz hatları belirginleşmişti. Kadehlerden birini ona vermek yerine, yanına -pervaza- koydu; kadehin mermere değdiğinde çıkardığı tok ses, gecenin sessizliğini kağıt gibi tek seferde keskin bir sesle yırttı.

Saniyeler, saniyeleri ezip dakikalara gergin bir sessizlik karıştırarak geçerken, Edim, hiçbir şey konuşmadan Lavin'in yanında onun gibi geceyi izlerken yüzünde hiçbir ifade yoktu; tıpkı beraber geceyi izleyen bir çift gibi görünüyorlardı, ama öyle değildi; her ikisi de böyle olmadığını biliyordu. Kehribar rengindeki içkisini ağır ağır yudumlarken, geceyi kimsenin anlamayacağı şekilde içiyor, içindeki karanlığa karanlık ekliyordu.

Lavin, O odaya adım attığından beri gergindi. Edim'in zeminde bıraktığı güçlü adım sesleri, kalbine basıyormuş gibi sert ve yıkılmazdı. Hemen yanında, özellikle nefesini bile işitebildiği yakınlıkta içikisini yudumlamasından hoşlanmamıştı. İçkinin yoğun kokusu ve yutkunuş sesi zihninin içindeki boşlukları ağrı ile dolduruyordu. Gözlerinin, ellerinin, hatta tüm bedeninin ona fısıldadığı şeylere, Edim son derece tepkisiz kalmayı seçerek yanında ama sanki çok uzaklardaydı. Kendisinin sessiz mesajını değil de, yıldızlarla dolu bu gecenin sessizliğini dinliyor olması ağrına gidiyordu.

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Where stories live. Discover now