İP ▶ 40 | "UYUMSUZ" ️

359K 10.5K 7.5K
                                    

Uzun aradan sonra merhaba.

Umarım bölümü seversiniz, sevgiler 💕

Bölüm şarkısı : Halsey • Angel On Fire

40. BÖLÜM | UYUMSUZ

Gece, bela gecesi olmaya hazır; durgun bir ruh, sakin bir düşünce, uçuk bir çehre...

Dışarda, ağaçları azgınca sarsan rüzgârın uğultusu gecenin içinde korkunç bir hikâyeyi başlatırcasına esmekteyken, zehirli çitlere takılıp kalmış olan bir ruhun savaşı başlamaktaydı.

Lavin, gece üç gibi, içinde yükselen büyük bir ihtiyaçla uyandı uykusundan; uykusunda ölüyormuş gibi hafif hırıltılar çıkardığını kendisi de duymuştu. Damarlarının tutkuyla çağırdığı bu şeyi kendi kendine dindirebilir miydi? Edim'in çıplak göğsündeki başını kaldırıp kendisini güvenle saran kollarından yavaşça çıktı. Kollarını bacaklarının etrafına sarıp çenesini dizine dayadı.

Saniyelerin içini oyarak karıştığı dakikalar, karanlık mahzenin bir tarafından ağır ağır damlayan su gibi, ince ince delirtircesine akıp gidiyordu.

Komodinin üzerindeki abajura uzanıp yaktı, loş, turuncu ışığın önce odayı, daha sonra Edim'in yüzünü aydınlatmasını izledi. Gözleri, saate kaydı; üçü on geçiyordu. Her saniye sonsuzluk işaretine karışırcasına bulanıktı. Bu ihtiyaç, vücudunu dikenli bir tel gibi acıtarak sarmaya başladı.

Elleri titremeye başladı. Derin bir nefes aldı, Edim'in tişörtünün etek kısmı bacaklarından sıyrılıp karnına çıkmıştı, aşağıya doğru çekiştirdi. Edim'e döndü, gergince bacaklarını kalçasının altına topladı. Sorumsuz davrandığı ve gecenin bu saatinde uyandırdığı için kızar mıydı? Endişe dolu bir ürperme göğsüne yayıldı, kalbi bulunduğu yerden sökülüp çıkmak istiyorcasına acıyla atıyordu.

"Ne yapacağım ben?" diye sordu kendi kendine.

İsteklerle dolu ruhu, bedeninin içinde acı feryatlarla çırpınmaktaydı. Çıplak omzuna tereddütle dokunup, kısık bir sesle, "Edim," diye seslendi. Sana öyle çok ihtiyacım var ki. Belki yarım saat önce uykuya dalmışlardı, hafif bir sese uyanmasını mı bekliyordu? Eğer nerden alacağını bilebilse kendisi de pekâlâ halledebilirdi, ancak başına bir bela almak istemiyordu. Sonra hafifçe dürtüp tekrar adını seslendi. "Edim."

Edim, gözlerini açtı, kendine gelmesi birkaç saniyesini almıştı. "Lavin?" dedi, duraksayan bir sesle. İnsanın içine dokunan bir tavırla, sanki biri canını yakmış gibi mavilerine dağılmış dumanlı bir sisin ardından acıyla karışık tedirgin bakışlar atan kızı, kalbinde bir sızıyla inceledi: Sarı saçları yüzünün iki tarafından dağılmış, yanakları ateşli bir hastalığa tutulmuş gibi kırmızıydı. Dudakları da normalin dışında bir kat daha koyu görünüyor, bunun yanı sıra dudakları titriyordu. Endişeyle yerinden doğrulup, mavi gözlerinin içine derin bir anlamla baktı. "Ne oldu?"

Lavin, "Şey," dedi titreyen bir sesle. Yutkundu. Çaresizlik. İçinde büyümekte olan koca bir yangın, çaresizliğin kötürüm bıraktığı ruhunu kor gibi yakıyordu. Kalbi her an göğsünden fırlayacakmış gibi hissettiğinden üzerindeki baskı ağırlaşıyordu. Gözlerini, hemen önündeki beyaz, boş çarşafa dikti. "Hap almam gerek."

Edim, kaşlarını çatarken, onun yüzünü büyük ellerinin arasına aldı. "Haplarını yanında getirmedin mi?" diye sordu, evde verdiği hap paketini hatırlayarak.

Başını sağa sola telaşla sallarken, "Hayır," diye cevap verdi Lavin. Boğazı kuruyor, yanakları ateş gibi yanıyordu. Yutkundu. Diline gelen her harf canına batıyor, gözyaşı ve endişe küpleri sırtını ağrıtıyordu. "Havaalanında arama yaparlar diye."

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin