"Bak ağlayarak hiçbir şeyi çözemezsin. Bana herşeyi anlat."

"Sevgilin miydi? Tartıştınız mı?" Bu soruyu sorarken arkama geçmişti. Başımı hayır anlamında sallayıp

"Susma h.. hakkımı kullanıyorum." Dedim.

"Sen bilirsin. Otur ağla haline o zaman." Diye bağırdıktan sonra odadan çıktı.
Neden bu kadar sert biri olmak zorundaydı. Arkasından bakmayı bırakıp karşıma döndüm.  Görünmeyen camın arkasında olduğuna emindim. Bir daha benimle ilgilenmesini konuşmasını istemiyordum. Başımı masanın üzerine koydum ve gözlerimi yumdum. 

Annemle babamın hallerini düşünemiyordum bile. Kesin korkudan deliye dönmüşlerdir. Bir kez onları görebilseydim belki bu kadar korkmazdım.
Kapı yeniden açıldığında yine aynı polis içeri girmişti. Yüzünü görmek istemedikçe gözlerini gözlerime kitliyordu. Kolumdan tutacakken sandalyeden kalkıp bir adım geriye gittim.

"Ne yapıyorsun?" Diye sorduğunda öfkeli bir şekilde,

"Senden kaçıyorum!" Diye bağırdım.

Bana doğru adım atıcakken,"Saçmalama düş önüme gidiyoruz." Dedi.

Meraklı bir şekilde gözlerimi kıstım.
"Nereye?"

"Nezaret haneye tabiki nereye olucak!"

Karşıma geçip kolumdan tutmuştu. Ben hareketsiz söylediği cümleye kalmıştım. Nezaret haneye gidecektim. Orda bir sürü suçlular olucaktı. Ve bende suçlu yerine konuluyordum.
Kolumdan sürüklemeye devam eden polise döndüm. Beni gerçekten fare gibi oraya tıkcaktı. Benim  bunları yaşamama neden olan Mert'i hiçbir zaman affetmicektim. Ömrümden bir gün çaldığı için ona gününü göstericektim.
Ondan nefret etmiştim. Her akan gözyaşımın bedelini vericekti. Onun adını vermiyorsam iki senenin hatrı içindi. Bu sayede ona hiçbir borcum kalmayacaktı. Nezaret hanenelerin olduğu yere geldiğimizde arkadan biri,"Çınar komerim." Diye seslendi.

Kolumu tutan polis arkasında dönüp,"Efendim Semih." Diye cevap verdi. İsminin Çınar olduğunu öğrenmiştim. Beni kenara çekip Semih komserle konuşmaya başladılar. O sırada demirliklerin içindeki kadınlara baktım. Onlar da sert bir şekilde bana bakıyorlardı.

"Komserim acil ihbar geldi kapkaçcı biri yaşlı bir kadını bıçaklamış. Tamer amirim bizi görevlendirdi."

"Tamam Semih sen arabayı çalıştır geliyorum şimdi."

Semih, "Senin görevin ne  halde komserim?" Diye sorduğunda Çınar bana doğru döndü. Kaşlarını bana bakınca çatıyordu.

"Daha yeniyim ama halledicem."

Gözlerini üzerimden söylediği sözler canımı yakmıştı. İnşallah halleder diye dualar ediyordum. Tekrar Semih'e dönüp elini omzuna attı.
Semih hızlı bir şekilde nezaret hanelerin olduğu yerden çıktığında Çınar beni
boş nezaret hanenin önüne getirdi.
Kilidi açarken yandan bana bakıp,"Bıçaklanma olayı sana bazı şeyleri hatırlattı herhalde." Dedi.

"Beni at şuraya ve git artık." Dediğimde durdu ve birkaç saniye yüzüme baktı. Git dediğim için sinirlenmişti.
Kilidi açtıktan sonra içeri girecekken beni kolumdan tutup kendine doğru hızla çekti. Boyum omzuna geldiği için eğilmek zorunda kalmıştı.

Burun buruna geldiğimizde sessiz bir şekilde,"Ben istediğim zaman kalır istediğim zaman giderim. Sen buna karar veremezsin." Dedi.

Kolumu bıraktığında yavaş yavaş nezaret haneye girdim. Demir kapıyı kapatıp kilitlerken gözlerini üzerimden ayırmamıştı. Aynı şekilde bende gözlerimi üzerinden ayırmamıştım. Gittiğinde demirliklere tutundum ve arkasından baktım. Burda tek kalmıştım. Etrafıma bakındıktan sonra demirliklere tutunmayı bırakıp duvara yaslı olan tahta oturacağa oturdum. Bacaklarımı kendime doğru çekip başımı dizlerimin üzerine koydum. Neden bütün kötü olaylar beni bulmak zorundaydı? Nefes alamıyordum sanki burda. Yutkunurken boğazımın yandığını hissediyordum.

POLİSİN SEVDASI (Yeniden)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz