20.Bölüm

28K 1.9K 847
                                    

Sanırım yazdığım en hızlı bölümdü 😍 sözümü tuttum geçte olsa yayınlıyorum ❤️ hepinizi seviyorum.

Ha unutmadan bölüm ithafı Luxanna61 için 😍 sorduğum soruya doğru cevap vererek spoilerıda kaptı 🙈

Madison Wilson: Alexis'in öz ananesinin mektubunda bahsedilmişti.

İyi okumalar 😍

Hazırladığım masaya göz atarken sürekli bir şeylerin eksik olup olmadığını kontrol ediyordum. Neden bu kadar uğraştığımı ya da kafaya taktığımı bilmesem de beğenilmek istiyordum. Kabul etmek gerekirse gelenlerin arasından sadece bir kişinin beğenmesi mutlu olmam için yetecekti.

"Yeter baktığın artık, Alexis. Hiçbir şey eksik değil işte!" diye hayıflanan Lydia'ya inanmayı seçerek mutfaktan çıkıp kendimi koltuklardan birine bıraktım. Henüz gelen olmamıştı.

"Sadece güzel bir akşam olsun istiyorum." dedim, kafamı koltuğun arkasına yaslayarak. Yorgunluktan neredeyse uyuya kalacaktım. Gözlerimi açmaya bile üşeniyordum.

Lydia, "Tobias ve Warner'ın yan yana geleceğini düşünürsek masanın güzelliği pek dikkat çekici olmayacaktır." deyince inanamayarak ona baktım. Yeterince stres altında değilmişim gibi karamsar cümleler kuruyordu.

"Teşekkür ederim, Lydia. İnan çok yardımcı oldun." dediğimde kıkırdayarak göz kırptı.

Surat ifadesine dayanamayıp gülünce kendimi tuhaf hissettim. Sanki saatler öncesinde Tobias ölesiyle dövülmemiş gibi havadan sudan konuşuyorduk. Deli gibi korktuğumu çoktan unutmuştum bile.

Lydia gözlerini bana dikerek, "Warner'ı nasıl ikna ettin?" diye merakla sorduğunda yerimde rahatsızca kıpırdandım. Warner'ın teklifini hatırlamak içimin bir garip olmasına neden oluyordu. Neydi bu? Utanç mı? Yoksa aynı odada baş başa olacağımız için duyulan heyecan mı?

"Tüm gece onunla dövüş hareketlerini çalışmamı istedi." dedim, gözlerimi kaçırarak. Lydia da dâhil kimseye gerçeği söyleyebileceğimi sanmıyordum. O an için yalan söylemek tek seçenekti.

"Sanırım Tobias ile aynı evde kalmaman için iyi bir bahane." diyerek düşüncelere dalan Lydia'ya gülümsedim. Sonuçta her iki türlü de Tobias'tan uzak kalmam gerekiyordu.

"Ya sen? Austin'in kolları rahat mıydı?" Dedim, hınzırca sırıtıyordum.

Benim aksime gayet kendinden emin tavırlarla, "Düşündüğümden daha rahattı." deyince kahkaha attım. Onun yerinde olsam kızarır utanırdım. Ama Lydia, Lydia'ydı işte.

Havadan sudan sohbet ederken zilin çaldığını duyduğumuzda ikimiz de gerginleştik. Bu akşam olacaklar herkesi gerecekti.

Beraber aynı anda kapıya yaklaştığımızda Lydia bana öncelik tanıyarak kapıyı açmamı bekledi. Derin bir nefes aldıktan sonra kapı kolunu aşağı indirdim.

Karşımdaki manzaraya gülmemek için dudaklarımı ısırsam da Lydia'nın güldüğünü duyduğum an kendimi bıraktım.

Tobias Luis'in sırtında duruyordu, düşmemesi için Austin arkasından Tobias'ı destekliyordu. Diana ise utançtan kızaran yüzüyle yanlarında dikiliyordu. En öndeyse sanki tüm bu hâlleri komik değilmiş gibi Parker Amca gülümseyerek bana bakıyordu. Onlara baktıkça gülmemi tutamamam sizce de normal değil miydi?

"Size kendim yürüyebilirim demiştim işte! Yol boyu görenler gülmekten öldü." diye sinir olduğunu hayli belli eden Tobias için kendimi dizginledim ve Lydia'ya da aynı şeyi yapması için dirsek attım.

KANLI LOTUS (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin