4.Bölüm

40.4K 2.5K 1.2K
                                    

Merhaba benim birbirinden değerli okuyucularım! Yoğun geçen vize haftamdan sonra size süper bir bölümle geldim 😉 bu bölüm değerli görüşleri ve verdiği cesaret ile beni mutlu eden sibelatam a gelsin ❤️

Multimedya da merakla beklediğiniz karakterler var. Warner resimdeki kişinin hatlarına sahip ama siyah saçlı ve lacivert gözlü hali 😊

Arabadan savruluşumuz ıslak toprağa serçe çakılmamızla son bulmuş, ardından yuvarlanmaya başlamıştık. Boşluğuma gelen darbeyle dünya ayaklarımın altından çekiliyormuş gibi geldi. Vücudumu canı pahasına saran güçlü kollar bile aslında tamamen koruyamamıştı beni. Buna rağmen pes etmeden bedenini bedenimden ayırmıyordu. Vazgeçmiyor, aksine daha çok çabalayarak beni kendine bastırıyordu. Kalbim göğüs kafesimde delice atarken sadece kendim için korkmuyordum. İnsan dışı iyileşmesine gözlerimle şahit olmama karşın onun için endişelenmekten kendimi alamıyordum.

Bir süre ormanlık alanda sonu gelmeyecekmiş gibi yuvarlandık. Dün geceden yağan yağmur toprağı çamurlaştırsa da, gün yüzüne çıkmış taşların varlığını bacaklarıma aldığım darbelerden anlıyordum. Sağ kolu belimde, sol eli başımın arkasında, yüzümü boynuna bastırarak kafama gelecek herhangi bir darbeden beni muhafaza ediyordu.

Tek beden olmuş vücutlarımız Warner'ın bir ağaç gövdesine çarpmasıyla ayrıldı. Çarpışmanın etkisiyle kulaklarıma dolan kırılma sesi tüylerimi diken diken etmişti. Korktuğum başıma gelmişti işte! Ağır bir darbe aldığını gelen sesten bile anlamıştım.

"Lanet olsun!"

Warner ağza alınmayacak küfürler sıralıyor, bir yandan da acıyla inliyordu. Gecenin karanlığında yüzünü zor seçebiliyorken tam olarak kırılan yerini saptayamamış, vücuduna dokunmamaya özen göstererek yanına yaklaşmıştım.

"W-Warner? İyi misin?" Aferin Alexis, acıdan kıvranan adama sorduğun soruya bak!

"Önemli bir şey değil. Omzum çıktı, o kadar." Kurduğu cümleyle yansıttığı acı o kadar tezattı ki içimden gülmek geldi. Tabii ki Warner kıvranırken gülecek değildim. Dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Warner, omzun çıkmış! Nasıl önemli olmaz?"

"Çünkü sen yerine oturttuğun anda iyileşmeye başlayacak."

"Aklını kaçırmış olmalısın!" Ben ve omzunu yerine oturtmak mı? Yapamam dediğim daha kaç şeyi önüme sunacaktı, merak ediyordum!

"Peşimizdekilerin geldiğini duyabiliyorum, Alexis. Omzumu burada yerine koyamazsın zaten. Gemiye ulaşana kadar dayanacağım." dedi, söylediklerimi hiç umursamadan. Peşimizdeki adamların geldiğini nasıl duyabildiğine sonra kafa yoracaktım çünkü şu an için gemiye ulaşmak birinci önceliğimizdi.

Ayağa kalkmasına yardımcı olmak için sağlam olan omzunun altında girerek ona destek oldum. Ağırlığının tümünü bana vermeden dik durabildiğinde yüzünü bana çevirdi. Başım göğsüne denk geldiği için kafamı kaldırarak gözlerinin içine bakmak zorunda kalmıştım. Çamura bulanmış olsa da yakınlığımızdan dolayı aklımı başımdan alan kokusu burnuma doluyordu.

"Seni taşımam gerekecek, hızlı olmalıyız." Çıkık omzuyla beni nasıl taşımayı düşünebiliyordu, anlam veremedim.

"Kendim koşabilirim, Warner." dedim, kaşlarımı çatarak. Yeterince acı çekmiyormuş gibi sunduğu teklif aptalcaydı.

"Koşmak benim yapacağımın yanında hafif kalır, Alexis. İnan bana." Ne yani, sırtından kanatları fırlayacaktı da uçuracak mıydı bizi? Koşmak, koşmaktı işte! Nasıl benden farklı yapabilirdi?

KANLI LOTUS (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin