17| "Çünkü âşık olmuştum."

5.1K 454 62
                                    

Min Yoongi

Taehyung'un yanından geçerek elimdeki kahve bardağıyla Jimin'in yanına oturduğumda diğer beşinin dışında karşısında beni de gördüğü için şaşırmıştı.

"Pekala Taehyung, dökül bakalım."

Seokjin hyung dün geceden sonra şirkette boş bir anımızı bulduğu ilk seferde hepimizi bir yere toplamış ve karşımıza koyduğu sandalyeye de sorguya düşmüş bir şüpheli gibi Taehyung'u oturtmuştu.

Taehyung başını eğerek güldü. Böyle bir sorgulamaya düşeceğini biliyor olmalıydı. "Ne bilmek istiyorsun hyung?"

"Yoon Haru lisede nasıl biriydi?"

Taehyung hafifçe güldüğünde arada kahvemden yudumlar alarak ilgiyle onu izliyordum. İçimde sebebini bir türlü oturtamadığım koca bir merak vardı.

"Popülerdi ama yalnız olmayı severdi. Havalı birisiydi, insanlar ona bayılırdı."

Seokjin hyungun soru sormasına fırsat vermeden Jimin araya girmişti. "O zamanda böyle güzel miydi?"

Kaşlarımı çatarak Jimin'e baktığımda Taehyung'un gülüşünü işitmiştim. "Çok güzeldi. Birçok kişi ona âşıktı."

"Nasıl tanıştınız?"

Bir süre yere bakarak düşündü. Sanırsam o anılar aklında canlanmıştı. "Beni zorba bir kızın elinden kurtardı." Tekrar güldü. "Gerçekten havalıydı."

Seokjin hyungun soru sormasına fırsat vermeden saatine bakarak ayağa kalktığında gözlerini kısaca üzerimizde gezdirmiş ve arkasını dönmüştü. "Üzgünüm hyung ama dans hocası ile pratik yapmaya gitmeliyim. Beni bekliyor."

Kapıdan çıkmak üzereyken bir anda tamamen istemsizce dudaklarımın arasından dökülüveren soruyla yerinde duraksamıştı. "Neden o okuldan gittin Taehyung?"

Omzunun üzerinden bana baktı. Gri saçları gözlerinin önüne düşüyordu, bu yüzden gözlerinden geçeni anlamak zordu. "Çünkü âşık olmuştum." Sesi fısıltı şeklinde çıkarken bunu duyanın sadece ikimiz olduğunu biliyordum.

Kapıyı çarpıp çıkarken oturduğum yerde öylece kalakalmıştım.

-

Yoon Haru

BigHit'teki kullandığım odadaki koltukta sırtüstü uzanmış, Bangtan'ın kliplerini sırayla izliyordum. DNA klibindeki mavi saçlı çocuk her seferinde dikkatimi çeken tek kişi olsa da bunu göz ardı etmeyi tercih etmiştim.

Baepsae dans videosunu açıp izlemeye başladığımda tamamen ciddi bir video beklememin aksine oldukça komik bir video çıkmıştı karşıma.

Son kısımlarda aniden gelişen Yoongi'nin eğilip kalçasını salladığı kısmı sürekli başa alarak izleyip izleyip kahkaha atıyordum.

Yoongi aniden odaya daldığında ise gözlerimden yaşlar akar bir halde koltuğa elimi vurarak gülmekteydim. Fazla gülmekten ötürü karnım feci derecede ağrıyordu fakat gülmeyi kesmiyordum da.

Yoongi'nin bana bakan anlaşılmaz bakışlarını görünce zar zor durdurduğum gülmem tekrar başlamıştı. Elimdeki telefon koltuğa düşerken iki elimi de karnıma bastırarak gülmemi durdurmaya çalışıyordum.

Min Yoongi kendisine güldüğümü anlamış olacak ki kaşlarını çatarak hızla yanıma gelmiş ve elimden düştüğünde durmuş olan videonun bulunduğu telefonumu eline almıştı.

Biraz geriye alıp izlerken kendi sahnesiyle kaşlarını kaldırıp buna mı güldün sen şimdi?" anlamında bana baktı.

Dudağımı ısırarak gülmemi durdurmaya çalışırken Yoongi boş gözlerle bana bakınca gülüşüm yavaşça soldu ve gözlerimi kaçırdım.

Daha sonra bir kıkırtı duydum. Gözlerim Yoongi'nin gözleriyle buluştuğundaysa onu videoya bakarak kıkırdarken bulmuştum. Tekrardan onunla gülmeye başladığımda ikimiz de odayı inletecek derecede kahkahalar atıyorduk.

"Yah, tüm kat sizin gülüşmelerinizle doldu resmen! Neye gülüyorsunuz?"

Kim Seokjin kızgın yüz ifadesiyle içeri girerken arkasından diğerleri de gelmişti.

"Baepsae dans videonuz fazla komik. Gülmemek imkansız."

Diğerleri de arkadan belirirken ikimizin de gülüşleri solmuş, normal zamanlardaki ciddi ifademize bürünmüştük. Jimin yanıma yaklaşıp gözlerini sevimlice kırpıştırdığında az sonra bir şeyler isteyeceğini anlayabilmiştim.

"Noona bize Sunday Sun şarkını söyler misin? Hyunglarım ve ben o şarkını çok seviyoruz."

Normalde olsa yorgun olduğumu söyleyerek reddederdim fakat şarkıları unutmamak için onları arada tekrar etmek zorundaydım ve Sunday Sun'ı tekrar etmeyeli oldukça uzun zaman olmuştu.

Telefonumdan Sunday Sun adlı şarkımın müziğini açarak kenara koydum ve ortaya geçip ellerimi iki yana doğru açtım.

Bir pazar sabahı ansızın uyandığımda,
Güneş gözümü kamaştırmıştı.
Ya da senin yüzün...

Vokal kısmını söyleyip ellerimi yukarı kaldırdım. Bedenim sürekli bir hareket halindeyken gözlerim kapalıydı. Sunday Sun hüzünlü bir şarkıydı ve onu her söyleyişimde sesime bu şarkının hüznü bulaşırdı.

Elimi hızla aşağı indirdiğimde sözlerim hırçınlaşmış, rap kısmına geçiş yapmıştım.

Sonra yağmur yağdığında kamaştı gözlerim
Acıdı gözyaşlarım
Adaletsizlikti
Haksızlıktı
İhanetti
Ah lanet olsun!

Belimi gerip başımı geriye attım ve ellerimi kulaklarıma çıkardım. Sesim tekrardan hüzünlü sakinliğe geçerken Jimin ıslık çalmıştı. Yoongi ise gözünü kırpmadan bana bakıyordu.

O yüzden sana diyorum Pazar Güneşi
Pazar Güneşi
Herkes beni bırakmışken
Her şey anlamsız kalmışken
Bırakma beni,
Pazar Güneşi.

Ellerimi aşağı doğru indirdiğimde koltuğa çökmüş ve başımı geriye atarak gözlerimi kapatmıştım. "Sanırım yaşlanıyorum veletler."

Hepsi gülerken yorgun halime anlayış göstermiş, beni yalnız bırakmışlardı.

-

Şirketten çıkmadan önce kısa bir duş almış ve makinenin bozuk oluşundan ötürü ıslak olan saçlarımla dışarı çıkmıştım. Yüzümde bir gram bile makyaj yoktu ve kıyafetlerim ince sayılırdı. Maskemi takarak ellerimi montumun cebime sokmuş, şirketten çıkarak arabamı park ettiğim otoparka doğru yürümeye başlamıştım. Şirkete gelirken şoförsüz gelmeye alışmıştım, artık şirkete geliş ve gidişlerimde tek başıma sürüyordum sırf bu yüzden.

Aniden saçlarımda bir el hissederken yürüdüğüm yolda durmuş fakat gerilmemiştim. Bu parmakları yıllardan beridir oldukça iyi tanıyordum çünkü. Uzun ve ince parmaklar saçlarımı toplayıp kafama oldukça büyük bir bere geçirirken saçlarımı içine sokmuş ve geri çekilmişlerdi. Bereden yayılan koku çok tanıdıktı. Bana beresini vermişti.

"Hava soğuk. Dikkat etmelisin." Arkasını dönüp gittiğini otoparkta duyulan adım seslerinden anlamıştım.

O gün, o soğuk otoparkta kalbim sıcacık olmuştu.

goblet | yoongiWhere stories live. Discover now