7| Bir paket çikolatadan daha enerji verici

6.3K 520 250
                                    

30 Mart 2012

SM'e stajyer olarak başlamamın üzerinden sadece bir hafta geçmişti fakat bu bir haftada bile pestilimin çıktığını söyleyebilirdim. Sürekli çalıştırılıyordum. Boğazımla kaslarımın sürekli ağrımasına alışmış haldeydim ve çantamın içi ağrı kesicilerim ile doluydu. Kuş beslermiş gibi verdikleri diyet listesinden dolayı çoktan bir buçuk kilo vermiştim ve her günüm halsizlikten bulduğum ilk köşeye yığılmamla sonuçlanıyordu.

Aynalı odada yorgunluktan kendimi yere attığımda kenardaki su şişelerinden birini tepeme dikerek ilk aldığımda soğuk olan fakat şimdi ise ısınmış suyun soğuk olup olmadığını umursamadan kana kana içmeye başladığım sırada dans hocam içeri girmiş ve yerde oturduğumu görünce kaşlarını çatmıştı. "Neden oturuyorsun? Kalk ve çalışmaya devam et!"

Dudağımın kenarından çeneme doğru akan damlaları elimin tersiyle silerken öylesine omuz silkmiştim. "Sadece biraz dinlenmek istedim. Uzun süredir çalışıyorum ve çok yoruldum." Kumral saçlara ve güzel bir fiziğe sahip olan dans hocam kollarını göğsünde kavuşturmuş ve alayla bakmıştı. "Çıkış yapman bile kesin değilken nereden geliyor bu rahatlık?"

Sinir bozucu tavrına karşı dişlerimi sıksam da yapacak bir şey olmadığını bildiğimden kafamı sallamış ve ayağa kalkmıştım."Pekala."

Müziği başa sarıp bir süredir üzerinde çalıştığımız figürleri ona göstermeye başladığımda ellerini beline atmış, dikkatle beni izlerken hareketleri bitirdiğim zaman tekrar başa almamı söylüyor, ağrıyan bedenimden ötürü zorlukla hareket ettiğimi ise gördüğü halde göz ardı ediyordu.

"Tamam, biraz dinlenebilirsin. Sonrasında devam ederiz."

Yere çöküp başımı aynalı duvara yaslarken nefes nefeseydim. Dans hocam odadan çıktığında bir süre öylece soluklarımın tekrar düzene girmesini beklemiş, ardındansa kenardaki spor çantamdan üzerime temiz bir tişört geçirmiştim.

Karnım ağrıyordu, acıkmıştım ve enerjiye ihtiyacım vardı. En basitinden güzel bir çikolata bana iyi bir enerji sağlayabilirdi lakin yasaktı ve bu itiraf etmek gerekirse gerçekten sinir bozucuydu. Sadece tatlı patates ve biraz pirinçten oluşan tek öğün yemeğim bana yetmiyordu. Su içmeliydim, midemde başka hiçbir şey kalmayana kadar bol bol su içmeli ve açlığımı bastırmalıydım. Suyun yetmediği yerde bayılacak gibi olduğumda daha fazla çalışmam için bana verilen kahve izinlerini kullanabiliyordum ancak. Pekala, sanırım şu an kahve içmeme kimse bir şey demezdi?

Tamamen bitmiş enerjime eşlik eden uyuşuk adımlarımla odadan çıktığımda İsa'ya yemin olsun ki ayaklarım tıpkı bir cesetinki gibi yerde sürünerek ilerliyordu.

Koridorun sonundaki şirketin fazlaca para döktüğünü bildiğim donanımlı kahve otomatına yaklaştığımda dakikalarca ter içinde kaldığımdan dolayı şu an için hiçbir sıcak içecek türevine yanaşmayı bile düşünmediğimden ve diyet listeme sadık kalmam gerektiğinin de bilincinde el mahkum şekersiz soğuk kahve almıştım. Ağzına kadar dolu kahve bardağından ilk yudumumu aldığım sırada aniden bedenime çarpan birisiyle yerimde sendelemiş ve sadece bir yudumunu alabildiğim soğuk kahveyi de tişörtüme dökmüştüm.

"Bugün daha kötü geçemezdi." Tişörtüme bakarak mırıldandığım sırada görüş açıma bembeyaz spor ayakkabılar girdiğinde başımı kaldırmış ve endişeyle üzerime bakan birisiyle karşılaşmıştım. Dudağının kenarını ısırarak elini ensesine attığında bana çarpan kişi olduğunu anlamam pek de zor olmamıştı.

"Kahven için özür dilerim."

Hemen arkasında duran ve sanırsam bu kazaya sebebiyet veren diğer dört çocuk da yanına geldiklerinde dördünün de bakışları üzerimdeki batmış tişörtte ve yere saçılmış kahvede dolaşırken yaptıkları şeyden pişman olmuş gibi duran halleri içimde yükselmeye başlayan öfkeyi yatıştırmıştı. "Sorun yok."

"Tişörtün mahvolduğu için bize kızman gerekmiyor muydu?" Diğer dört çocuktan bir tanesi yüzünü buruşturarak tişörtüme baktığında herhangi ters bir cevap vermek adına o kadar yorgundum ki başımı iki yana sallamayı bile zorlukla yapabilmiştim.

"Seni gördüğümü hatırlamıyorum. Yeni stajyerlerden misin?"

"Hey, adın ne?"

"Spor ayakkabıların güzelmiş."

Kestane rengi saçlara sahip olan ve diğerlerinin kuru gürültüsüne karşın sessiz kalan çocuk, üzerime kahve dökenin de dahil olduğu diğer dört çocuğa ters ters baktı. Gözlerini bana çevirdiğinde harelerinde yansımış olan sevecenlik kahve otomatının içindeki diğer tüm kahvelerden daha iç ısıtıcı görünmüştü gözüme.

"Stajyer olduğum zamanlardaki yorgun halimiz gözümde canlandı sana bakınca. Ben Jonghyun. SHINee grubundan." Sesi enerji doluydu ve şimdiden bana lezzetli bir paket çikolatadan daha çok enerji vermişti bile.

Jonghyun adındaki çocuk sessiz kalmamı olumluya yormuş olacak ki geri çekilerek bana kahve döken çocuğu işaret etti. Sakar durmasına rağmen tatlı bir gülümsemeye sahipti bu çocuk. Öyle ki ona baktığımı görünce gülümsemesi genişlemiş, şirin şirin sırıtmıştı. "Bu Minho ve üzerini batırdığı için çok üzgün."

İşaret parmağı onun yanındaki çocuğa geçerken bu sefer ki çocuğun masum bir yüz ifadesi vardı. "Bu grup lideri Onew." Onew adında acayip bir isme sahip olan kişinin yanındaki sarı saçlı çocuğa geldiğinde çocuk basitçe elini kaldırmış ve hafifçe gülmüştü. "Bu Key."

Elime tutuşturulan bir bardak soğuk kahveyle bakışlarım diğer çocukların arasından bana kahve veren çocuğa kaydığında diğerlerinin aksine daha yaşıtım gibi duran çocuk gözlerini kaçırarak güldü. Utangaç birine benziyordu.

Jonghyun bana kahve uzatan çocuğu görünce kahkaha attı. "Bende maknae yine nereye kayboldu diyecektim. Bu da Taemin ve centilmen herifin tekidir."

Kahvemden büyük bir yudum alıp başımı sola doğru eğmiş ve ağrımaya başlamış boynuma parmaklarımı bastırarak hafifçe masaj yapmaya başlamıştım.

"Peki ben bunları niye öğrendim şimdi?"

Diğer dört olan kahkahalarla gülmeye başlarken Jonghyun sadece gülümsemişti. "İyi anlaşacağız gibi duruyor."

O an, bu beş çocuğun her birinin gelecekte "canın canıma" dediğim dostlarım olacağını bilemezdim.

goblet | yoongiDove le storie prendono vita. Scoprilo ora