sixteen - sunny and rainy

1.8K 130 71
                                    

talking

"Bu salak niye böyle sırıtıyor?" Sirius sevgilisinin kulağına fısıldadı. Remus dudak sarkıttı. "Çok garip, kardeşim bu sırıtışı sadece sabahları kahvaltıda mısır gevreği yenmesine izin verdiğinde yapardı."

"Neden ki?"

"Bizim eve mısır gevreği sadece Noel sabahı girerdi." Sirius iç çekti. "Benim için oldukça zor günlerdi."

"Üzülmüş görünüyorsun." Remus burnunu sevgilisinin kulağına sürttü. "İyi hissetmeni sağlayabilirim."

Sirius'un o an içmekte olduğu su boğazında kalırken, Regulus geri dönüp bakmadı. Abisi ve sevgilisinin öpüşme sesleri kulağına gelince de onlara dönmedi. Hala Artemis'i düşünüyordu, Tanrı'nın varlığının kanıtı, dünyadaki en güzel şeylerin yansıması olan Artemis'i...

"Regulus," dedi Sirius işin sonunun en sonunda beklediği yere varacağını anladığında. "Neden dışarı çıkıp parkta yaşıtlarınla oynamıyorsun?"

"Sevişecekseniz söyle-"

"Sabahlara kadar sevişeceğiz. Şimdi rica edersem siktir olup gider misin?"

Regulus oflayıp ayağa kalkarken Sirius sabırsızca parmaklarını oynatıyordu. Gergindi ve Remus'un boynuna üfleyen nefesi de pek yardımcı olmuyordu.

Dış kapının sesi duyulduğunda Sirius alelacele arkasına döndü ve Remus'la dudaklarını birleştirdi. Hoyrat bir öpüşmeydi bu, zaten son zamanlarda Sirius bu olayı hep yatağa taşımaya niyetlenmişti. Yine de sabrın sonu selametti. Remus'un kucağında olan ve sevgilisinin defalarca inlemesine sebep olan Sirius son derece mutluydu.

"Yukarı çıkalım," dedi Sirius Remus tişörtünü çıkarmaya yeltendiğinde. Remus da ellerini Sirius'un kalçasının altında birleştirip ayağa kalktı. Öpüşerek merdivenlerin önüne kadar geldiler. Hatta birkaç basamak da çıktılar. Ancak romantik komedi filminde değildiler, çünkü ne Remus başroldeki adamlar kadar kaslıydı, ne Sirius başroldeki kadınlar kadar zayıftı (hatta muhtemelen yattığı süreç boyunca kilo almıştı), ne de aşkları o kadar ucuzdu.

Remus son düşündüğü şeyi Sirius'a bir ara söylemeyi aklına not etti. Elbette romantikçe.

Çıktıkları üç basamaktan teker teker inerken, Sirius dudaklarını ayırdı ve soran gözlerle sevgilisine baktı. Remus da yutkundu. "Sevgilim şey... Ailenle tekrar bir araya geldiğinden beri sana oldukça dikkat etmeye başladılar sanırım."

Sirius yüzünü buruşturdu. "Ne demek o şimdi?"

"Yani... James de hep söylüyor. Hiç yemek yemezmişsin, doğru düzgün beslenmezmişsin. Şimdi üç kuzenin ve bir de kardeşin dört kolla sansa her şeyi beslemeye çalışıyor. Yani herhalde bir an önce iyileş falan diye-"

"Kilo almışım, değil mi?" Sirius kocaman olmuş gözleri ve aralanmış ağzıyla sanki ihanete uğramış gibi baktı Remus'a. "Söyle bana, kaç kilo almışım?"

Remus, kucağındaki Sirius yüzünden bacaklarının ve kollarının titrediğini belli etmemeye çalışarak, "K-kilo mu almışsın? Ben de ne kadar çabuk iyileştin diyecektim. Narcissa'nın getirdiği lahana ve ıspanak suyunu hatırlıyor musun, hani sen iki yudum içip Narcissa fark etmeden gerisini bana bitirtirdin, onun çok yardımı olmuş-"

"Yalancı!" Sirius Remus'un kucağında debelendi, Remus'un titreyen bacakları ve kolları da buna dayanamayıp ikisinin de yere düşmesini sağladı. Yine de Sirius bozuntuya vermedi. Sakin bir biçimde ayağa kalktı ve merdivenlerin ikinci basamağına oturdu. Remus da olduğu yerde yatmaya devam etti. "Ben... Fark etmiştim aslında. Sabah siyah kotum olmadı biliyor musun? Dizleri yırtık olan."

wild-cat || wolfstarWhere stories live. Discover now