thirteen - confession

2K 176 568
                                    

talking

"İlgi meraklısı." James ofladı. "Kalbim duracaktı o saniye, farkında mısın?"

"Hayır, ilgi çekmekle meşguldüm." Sirius gülümsemeye çalıştı. Ancak patlayan dudağı yüzünden bu mümkün olmadı ve yüzünü buruşturdu. "Hay sikeyim ya."

"Şşş, küfür etme." Remus, Sirius'un ağzına bir kaşık çorba verirken kızdı. "İyileşene kadar küfür etmek yasak."

"Seni öpebilir miyim peki?" Sirius'un masum sorusuyla duraksadı genç adam. Dudaklarını masum bir sırıtış sarmadan önce kafasını salladı, sonra da Sirius'un canını yakmaktan korkarcasına öptü.

Bundan yaklaşık birkaç saat önce, o gümbürtü koptuğunda Remus da James de ruhunu teslim ettiklerine emindi. Ancak Sirius, James'in yeni deyimiyle Drama Kraliçesi, uyanır uyanmaz ağzındaki maskeyi çıkaramadığından telaşla yanındaki sürahiyi devirmişti. James de tıpkı otoparktaki gibi çığlık atıp bütün hastanenin başlarına üşüşmesini sağlamıştı.

"Kaytarıyorsun, ancak bu çorba bitecek." Remus dudaklarını ayırdı ve kaseden bir kaşık daha çorba alıp Sirius'un ağzına verdi. Sirius gözlerini devirdi.

Bir süre sonra kapı çaldı. James içeri gelmesini söyleyince de kapıdan içeri uzun boylu, dalgalı siyah saçlı, çekik gözlü bir oğlan girdi. Remus, içeri girer girmez gelenin Regulus olduğunu anladı.

Regulus'un ardından altı kişi daha girdi içeri. Remus bunları da sosyeteden tanıyordu. Siyah kıvırcık saçlı olan Bellatrix, yanındaki de kocası Rodolphus'tu. Arkasındaki koyu kahve saçlı kadın Andromeda'ydı ve kucağında bebek olan adam da uğruna ailesini reddettiği Edward'dı. En arkadaki sarışın kadın Narcissa'ydı, o da nişanlısı Lucius'la gelmişti.

Remus gelen kişilerle ayağa kalkıp James'e bir bakış attı. James de en az onun kadar şaşırmıştı. Regulus'un tek geleceğini düşünmüşlerdi çünkü.

"Merhaba." Regulus çatlak sesiyle abisine selam verdi. Sirius ise gelen kişilere bakmaya devam etti. Açıkçası kimsenin gelmesini beklemiyordu. Haberlerinin olduğunu bile düşünmemişti. Andromeda onun öz ablası gibiydi, o gelirdi zaten ancak diğerleri? Sirius içindeki tarifsiz mutluluğun kesilmesini umdu.

"Hoş geldiniz." James ayağa kalktı ve kontrolü ele geçirdi. "Siz oturun, ben sandalye getireyim."

"Gerek yok aslında-"

"Olur mu hiç? Ben de yardıma geleyim sana." Remus James'le beraber odadan çıktı.

Odadan çıktıklarında, bir görevli bulabilmek amacıyla etrafa bakındılar. Sağ tarafta birini görünce ona ilerlediler ve beş tane sandalye istediler. Adam onlara garipçe baksa da oda numarasını istedi, birazdan getireceğini de ekledi.

"Neden hepsi geldi?" Remus odaya girmeden önce sordu. "Aileden reddedilmemiş miydi?"

"Bilmiyorum," dedi James. "Ancak geldikleri duyulursa hepsi reddedilir."

İçeri girdiklerinde değişik bir manzarayla karşılaştılar. Koltukta üç kız kardeş yan yana oturmuştu ve Andromeda'nın kızını seviyorlardı. Erkeklerse ayaktaydı ve birbirlerine garipçe bakmakla meşgullerdi. Sirius hala etrafına inanamazlıkla bakıyordu.

"Sandalyeler geliyormuş." James mırıldandı.

Remus birkaç saniye duraksadıktan sonra kendini tanıtmaya karar verdi. "Ben Remus bu arada." Odadakiler memnun olduklarını belirtirken o, Sirius'un yanına geçti ve oturdu. Ardından tekrardan çorba kasesini eline aldı. "Hiçbir kuvvet seni bu çorbayı içmekten alıkoyamaz."

wild-cat || wolfstarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin