10| "Senin bir yılda kazandığın parayı tek ayda kazanıyorum."

Start from the beginning
                                    

Şu sıralar elinden bırakamadığı tenis topuyla Minho yanımıza geldiğinde gözlerini kısmış ve bir süre bana bakmıştı. "Bu kız zayıflamış mı?" Şüpheli sesine karşı Onew yanımıza gelmiş, Key ve Taemin de oturdukları yerden bize bakmışlardı.

Minho elini yanağıma uzatıp çekiştirmeye başladığında bir yandan da söyleniyordu. "Yanakların erimiş resmen. Aptal, yemek yemiyor musun yoksa?"

"Siktir! Acıyor bırak yanağımı!"

Onew en büyüğümüz olmanın verdiği bilinçle kaşlarını çatmıştı. "Yoon Haru saygılı ol."

Belki bu konuşmayı yaparken takındığı sert yüz ifadesine karşın onunla dalga geçebilirdim ama inatçının teki yüzünden yanağım felaket acıyordu ve şimdi bırakın dalga geçmeyi, dalga geçilecek halime öncelik vermeliydim. "Minho bırakmazsan saçının her bir tutamını tek tek örüp, örgülerin kıvrımlı yerlerini teker teker keser ve gözünün önünde zevkle yakarım! Yah acıyor diyorum!"

"Ne diyor bu yine?"

Taemin kahkaha atarak mangasını kapatmış ve yerinde doğrulmuştu. "Kısaca saçını başını yolarım demek istiyor hyung. Sadece... biraz daha psikopat versiyonu."

Yüzümdeki ağlamaklı ifadeyi gören Onew insafa gelirken Minho'nun elini sonunda yanağımdan çekmişti. Rahat bir nefes alarak elimi yanağıma koydum ve kızardığını düşündüğüm yeri okşadım. Resmen yanağıma kastı vardı çocuğun.

Koltukta oturan Key ve Taemin'in arasına oturmuş ve Key'in kucağındaki meyve tabağından bir dilim elma alıp ağzıma atarak kafamı yeni bir mangaya başlayan Taemin'in kucağına koymuştum. Gözlerim kapalı, sesim kısıktı. "Uykum var Minie."

Ona rahat vermeyeceğimi anlamış olacak ki mangayı kapatıp bir kenara koymuş ve titreyen karnından da anladığım kadarıyla o kendine has tatlı gülüşüyle gülerek saçlarımla oynamaya başlamıştı. "Zaten senin ne zaman uykun yok ki Haru-ya? Ve cidden kilo vermişsin gibi duruyor."

Burukça kıkırdadım, dışarıya karşı hislerimi saklıyor olsam da kırgınlığımı onlara gösterebiliyordum. "Beni bilirsin Minie, çikolatayı pek sevmem ama geçen hafta canım çekti ve bir tane alıp yedim. Hyeong Min bunu görünce bana iki gün boyunca sadece kahve tüketme cezası verdi."

Jonghyun kaşlarını çattı ve yere bağdaş kurup oturdu. "O adam ve cezalarından hoşlanmıyorum."

Yattığım yerden kalkıp gerindim. "Bende hoşlanmıyorum ama ne kadar sevmesem de bu böyle. Neyse, pratik için üstümü değiştirsem iyi olur. Rahat bir şeyler giymeliyim."

SHINee'nin odasından çıkarak koridorun diğer tarafındaki kendi dinlenme odama girmiş ve pantolonumu çıkartarak küçük dolabın içinden aldığım eşofman altını giymiştim.

Sırtım kapıya dönük bir şekilde kazağımı çıkartıp genellikle dans ederken giydiğim uzun kollulardan birini giyeceğim sırada kapının tıklatılmadan açılmasıyla kaşlarımı çattım. "Üstümü değiştiriyorum!"

Kapıyı açan kişi ikazım üzerine geri çıkmak yerine bana doğru adım atmaya başladı. Arkamı dönüp kim olduğuna bakmak istesem de bunu yerine üzerime uzun kolluyu giymiş, arkamı dönüp bu kişinin hangi hadsiz olduğuna bakacakken ise belimde hissettiğim geniş ellerle kaskatı kesilmiştim.

"Bırak!" Panikle yabancı elleri itmeye çalışsam da son derece güçlü olan bu eller bedenimden ayrılmak yerine belime daha çok kenetlenmişti sanki. Parmaklar kıyafetimden içeri girip çıplak belimi okşamaya başlarken tüm çırpınışlarım arasında o iğrenç dudakları omzumda hissetmiştim. "Uzun zamandır sana dokunmanın hayalini kuruyorum. Beni cezbediyorsun." Menajerim olacak o şerefsiz Hyeong Min'in iğrenç sesini duyduğumda midemin bulandığını hissetmiştim.

"Şerefsiz!"

İçimde yükselmeye başlayan korkuyla karışık her zaman benim en büyük parçam olmuş öfkem kendini gösterdiğinde son bir çabayla dizimi kırarak topuğumla kasıkları olduğunu tahmin ettiğim yere vurmuş, Hyeong Min acıyla geriye çekilirken yüzüne tükürerek odadan çıkmıştım.

Kulaklarım uğuldamaya başlarken sinirden dişlerimi sıkıyordum. Gözlerim dolmuştu ve kesinlikle böyle bir şey için sakin falan kalamazdım.

Asansörle en üst kattaki Lee PD'nin odasına bulunduğu kata çıkarak sinirden hiçbir şekilde kapı tıklatma gereği duymaksızın odaya daldığımda Lee Soo Man uğraştığı kağıtlardan kafasını kaldırıp bana baktı. "Kapı tıklama nedir bilmez misin?"

Masasına yaklaşıp dişlerimi sıktım. "O bana verdiğiniz menajer bozuntusu herif beni taciz etmeye çalıştı. Sözleşmeyi fes ediyorum. Avukatım en kısa zamanda gelecek."

Lee Soo Man'ın yüzündeki ifade değişirken gergince güldü. "Yapamazsın, sözleşmeyi fes ettiğin takdirde tazminat ödemek zorunda kalırsın."

Alayla gülmüş ve kollarımı göğsümde kavuşturmuştum. "Yıllar boyunca sıkı çalışmamın karşılığı olarak sizin ucuz tazminat bedelinizi rahatlıkta ödeyecek kadar para kazandım, teşekkürler."

Daha fazla bir şey söylemesine fırsat vermeden odadan çıkmış ve bana verilen odaya geri dönerek dolaptaki eşyalarımı spor çantama doldurmuştum. Hyeong Min ortalarda yoktu.

Şirketten çıkıp biraz uzağa park ettiğim arabama binerken sasaenglere ya da fotoğrafçılara yakalanıp yakalanmamak umrumda değildi.

Arabayı çalıştırırken telefonumdan avukatım Ah Young'un numarasını tuşlayarak kulaklığı kulağıma taktım.

"Ah Young... sözleşmemi fes etmemiz lazım. Bana gel. Sana açıklayacağım."

Ve dört gün sonra Yoon Haru resmi olarak SM şirketi ile yollarını ayırmıştı.

goblet | yoongiWhere stories live. Discover now