5

1K 146 59
                                    

Kırk üçüncü günde, Jimin yan tarafında oturan Seokjin, karşısında Hoseok ve öbür yanında Jungkook ile mutfakta oturuyordu.

Telefonu çaldı.

'Yoongi' Ekran yanıp sönüyordu.

Yoongi onu neredeyse hiç aramazdı. Eğer kırk yılda bir aklına gelir veya işi düşüp de mesaj atarsa şanslıydı. Üstelik o gün tüm akşam Namjoon'la birlikte stüdyoya kapanmışlardı. Jimin'i araması için pek bir sebep yoktu, meşgul olmalıydı.

Jimin meraklanarak telefonu açtı.

"Hyung?"

"Park Jimin," ses tonu düşük bir Yoongi yanıtladı. Kulağa hoş geliyordu. "Bugün unuttuğun bir şey var mı?"

Jimin kendini kontrol etti.

Tamam, pantolonunu giymişti.

"Hayır?" şüpheyle cevapladı.

Yoongi'den yanıt gelmedi. Bu gibi durumlarda hep sessiz kalır ve karşı tarafın jetonunun düşmesini beklerdi. Aradan birkaç saniye geçti, Jimin hala çakmamıştı.

Sonunda dayanamadı, "Bugün kırk üçüncü gün."

Jimin aniden yerinden sıçrayıp masaya çarpınca Hoseok, Seokjin ve Jungkook korktu.

"Ah!" tamamen unuttuğu şeyi hatırlayınca kendine sinir oldu ve kalbinin bir parçası kıtırdadı.

Yoongi hattın ucundan güldü. "Evet." sesi gerçekten kısık ve derinden geliyordu. Jimin bu tona kesinlikle bayılmıştı. Özellikle kendi adını söylerken. Park Jimin.

"Tamam," iyi ki Yoongi hatırlatmıştı. "Seni seviyorum, hyung."

Jimin sesi beklediğinden farklı çıktığında hazırlıksız yakalandı. Her zamankinden daha sevecen, tatlı ve endişeli gibiydi. Biraz da manâlı.

Kısa bir süre mutfakta olduğu gibi hattın öbür ucunda da garip bir hava oldu.

Yoongi'nin sessizliği bir müddet daha sürse de sonunda "Pekala." dediğinde Jimin nedense hyungunun sesindeki gerginliğin sakinliğe dönüştüğünü düşündü.

"Tamam." dedi Jimin çaresizce. Ne demeliydi ki? Bu durumda ne denilirdi?

Nihayet Yoongi sadece, "İyi geceler Park Jimin." dedi.

"İyi geceler..." Jimin cevap verirken sesinin sona doğru içine kaçmasına engel olamadı.

Çağrının sonlandığını bildiren bip sesini duyduğunda telefonu bağdaş kurduğu bacaklarının arasına koydu. Sonunda kafasını kaldırıp diğerlerine baktığında dış dünyaya yeni dönmüş gibi hissetti.

Herkesin suratında şaşkınlık ya da korkuyla karışık bir huşu ifadesi vardı. Seokjin durumun garipliğini gizlemeye çalışacak olgunluktaydı ama Jungkook ve Hoseok açıkça bakışlarıyla bir şey anlatıyordu. Manâlı bir şeyler.

"Ne?" Jimin patladı ve üçü aynı anda kafalarını duvara çevirdiler.

"Hiçbir şey..." dedi Seokjin sadece.

Jimin kalktı ve mutfaktan çıktı.

~

İşler o günden sonra biraz daha gergin olmaya başladı. Jimin'in bir yanı neden her şeyin bu kadar rahatsız edici olduğunu anlarken, diğer yanı anlayamadı.

Aslında, cevabını bilmek istediğinden emin değildi. Cevaplar bazen korkutucu olabilirdi.

Jimin Yoongi'ye onu sevdiğini söylemeye devam etti. Bu zor bir şeydi artık çünkü ikisi de o 'an'ı yaşamak istemiyordu.

The 100-Day Love Challenge | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin