3

995 170 100
                                    

Yirmili günlere geldiklerinde Jimin biraz daha sessizleşti. Etrafta kimsenin olmadığı vakitleri kollamaya, eğer birileri varsa da sadece Yoongi'nin duyabileceği sesle söylemeye başladı.

Yirmi üçüncü gün, ikisi de zombi gibi aynanın karşısında gözleri yarı kapalı bir şekilde dişlerini fırçalarken aklına geldiğinde "Sono sovoyorom hyong." dedi. Comeback performansları için üç saatlik uykuyla tüm gün prova yapmışlardı.

Yirmi yedinci gün yatmak üzere odasına giderken Yoongi'nin odasının önünden geçip çoktan yatağına gömülmüş olan Yoongi'ye söylediğinde boğuk bir onay aldı. Jimin için yeterliydi.

Bir ara telefonuna unutma ihtimaline karşı alarm kurmayı düşündü ama sonra vazgeçti. O zaman 'meydan okuma'nın bir anlamı kalmaz gibi geldi, kendi hatırlamayı seviyordu.

Ve...bazen, bazı anlar, çok rastgele olsa da Jimin'in hoşuna giden bir şey vardı. Herkes görevden haberdardı evet, herkes biliyordu ama koridorda yanından geçerken ona sessizce fısıldadığında sanki çok kısa ama özel bir an paylaşıyorlardı. Genelde ikisi de yorgun ve aceleci davransa da aralarındaki gizli bir görev, alışkanlık, bağ gibiydi.

~

Yirmi sekizinci gün Jimin'in zihninde minik bir nokta parladı.

Performanstan önce sahne arkasında bekliyorlardı. Jimin Yoongi'nin oturduğu yeri görünce yanına gitti.

Ellerini hafifçe omzuna koyup "Seni seviyorum, hyung." dedi. Duyduğuna emin olunca saçını düzeltmek için aynanın önüne geçti.

Aynadan Yoongi'nin tepkisini görebildiğini fark ettiğinde, şaşırdı.

Yüzünde okunamayan bir ifadeyle Jimin'in arkasından bakakalmıştı.

~

Yirminci günlerin sessizliği otuzun ortalarına kadar sürdü.

Sadece bir keresinde komik bir an yaşadılar.

Bir dans provasının ortasındalardı. Yeni koreografinin bir parçasında ellerini tutup enerji aktarımı gibi bir hareket yapmaları gerekiyordu. Jimin o günkü görevi aklına gelince sırasını bekledi.

Sıra ona gelince kollarını kıvırırken sağ elini tutan Yoongi'ye dönüp "Seni seviyorum hyung" dediğinde herkes kıkırdadı. Bundan sonraki turlarda herkes aynı harekete gelince sağındaki kişiye dönerken romantik laflar demeye başladı. Hoseok dramatik bir şekilde "Seni seviyorum, Jungkook'um!" dediğinde ve Namjoon "Aşkımsın, Tae!" diye bağırdığında grup -Yoongi bile- gülmekten yerlere yattı. Jimin neredeyse kendi kahkahasında boğuluyordu.

~

Otuz altıncı gün, yemek için herkese paketleri dağıtıldığında çember şeklinde oturdular. Jimin Yoongi'nin yanına kıvrıldığında yine sadece onun duyabileceği bir sesle "Seni seviyorum, hyung." dedi.

Yoongi sadece kafasını salladı ve elindeki ramen dolu chopstick'i Jimin'in ağzına uzattı. Jimin refleks olarak ağzını açıp yedi.

Sonra Yoongi gayet rahat bir şekilde tekrar rameninden alıp kendi yemeğine koyuldu.

Jimin orda oturdu, çiğnerken Yoongi'yi izledi. Hyungu çok umursamaz ve rahat gözüküyordu.

Çünkü bu...zaten rahat bir durumdu. Değil mi?

Değil mi?

Jimin otururken kulaklarının ısınmaya başladığını hissetti ama sebebini bilmiyordu.

~

O akşam, yemeklerini yedikten ve bir müddet çene çaldıktan sonra yatmak için odalarına dağıldılar.

Jimin ranzanın alt katına uzandığında düşünmeye başladı: Yarışma programını, her gün yapması gereken şeyi, sunucuya rapor sunacağını ve sorumluluğunu...

Kafasında hepsini düşünürken bir noktaya geldiğinde işler yoğunlaşıyor gibi oldu. O nokta da Yoongi'ydi.

Jimin oturup gecenin ikisine kadar bunu düşündü. Gözüne uyku girmiyordu. Sonunda acıktığını fark ettiğinde yatağından kalkıp mutfağa gitmek için kalktı.

Gece lambasının aydınlattığı loş koridordan geçerken hyunglarının odasının önünde durdu. Kafasını içeri uzattı. Namjoon, Seokjin ve Yoongi kendi ranzalarına kıvrılmış uyuyordu.

Jimin bir anlık tereddütten sonra içeri girdi, Yoongi'nin yatağının önüne geldi. Kimbilir kaçıncı uykusundaydı, çok derin uyuyor gibi gözüküyordu. Yatağının yanına çömeldi.

İç sesi sürekli ona kalkıp gitmesini söylese de dinlemedi. Açıklayamadığı bir şekilde önündeki görüntü çok güzel geliyordu. Ve tatlı.

"Hyung," Jimin kendini fısıldarken buldu. Yavaşça omzuna dokunuyordu.

Napıyorsun Park Jimin, kendine gel!

İç sesini umursamadı. "Hyuung,"

Yoongi birkaç kere gözlerini kırpıştırdı ve suratını büzüştürerek gözünü açtı. Nedense Jimin'e hala mükemmel gözüküyordu.

"Jimin?" sonunda uykulu bir sesle sordu.

"Hyung," dediğini duydu Jimin. Sesi biraz titriyor gibiydi. "Seni seviyorum."

Yoongi gözlerini geri kapattı. "Bu sabah... söyledin zaten."

Jimin Yoongi'nin uykusunun arasında hatırlamasına şaşırdı. "O dündü." diye fısıldadı. "Ertesi sabah oldu artık."

"Oh, tamam." dedi Yoongi hala gözleri kapalıyken. Jimin başka yere bakamıyordu.

Sonra kalbi sıkıştı.

Gitmek için kalkıyordu ki, Yoongi'nin sırtını dönerken sessizce "Ben de seni." diye fısıldadığını duydu.

Yatağına geri döndüğünde sabaha kadar uyuyamadı. Hiçbir şey anlamıyordu...

The 100-Day Love Challenge | yoonminDove le storie prendono vita. Scoprilo ora