ONU BULMAM GEREK!

40 10 5
                                    


Çektiği acı o kadar netti ki nefessiz kalması dahi algılayabileceği durumda değildi. Bilincini kaybetmek üzereydi. Bilincini kaybetmesi ölmesi anlamına geliyordu.

ODADAKİLER

 Kimsenin bundan haberi yoktu fakat bir şeylerin ters gittiği aşikardı. Zaman geçiyor oda daralmaya devam ediyordu. Rahman daha diğer boyuta geçmeden oda, dörtte bir oranla küçülmüştü bile. Sandalye, masa hareket ediyordu.
"Doldurun!"

 Alp, hızlı bir şekilde masayı ters çevirmek için hamle yaptı. Diğerleri de hiç sorgulamadan masanın etrafına geçti ve masayı ters çevirdiler. Masanın tam yanına kitap rafını ve etraftakileri doldurmaya başladılar. En azından bir tarafın ilerlemesini yavaşlatıp yavaşlatamayacaklarını görmek istiyorlardı.

 Rahman'ı kapının yanına doğru sürüklediler. Odanın duvarlarını hareket ediyordu fakat bir yer sabitti o da çıkış olduğunu düşündükleri kapının olduğu taraftı. Rahman'ı oraya sürüklediler fakat cesede dokunmadılar. Biri gitmişken cesede hiç dokunmayı denemediler. Bir risk almamak adına cesede ellemiyorlardı.

 Duvar git gide kapanıyor. Değişik zamanlarda hareketlerde bulunuyordu. Herkes Rahman'ın dönüp dönemeyeceğini düşünüyor Alp ve Ünal ara sıra Mert'e göz gezdirerek bir değişiklik bir etki var mı diye gözlemliyorlardı. Artık her şey çok normaldi. İlk zamanki etki kalmamıştı. Korku, hayatını sonlandırmamak ve onu korumak adınadır. Hayatlarının artık burada sıkışmış olduğunun farkında ve herkes ölümü kabul etmiş durumdaydı. Bu kabul ediş bir vazgeçiş değil cesareti fitilleyen bir şeydi. Korku ile karar almaktansa mantıklı olmalarını sağlıyordu. Genellikle...

 Köşeye oturup ağlamak yerine bir şey yapmayı ve bunu hızlıca düşünebilmeyi başarmışlardı. Bu başarı onları kurtaracak olan bir anahtardı belki de.

 Rahman'ın yüzü tepkisizdi. Oda Rahman'ın gidişinden sonra hızlıca kapanmaya devam ediyor ve git gide sıkışıyorlardı. Duvar, masanın ucuna erişmiş masa ve kitaplık arasında hiç boşluk kalmamıştı. Bir hareket sesi daha geldi. Herkes heyecanla masanın kapanmayı engelleyip engelleyemeyeceğinin cevabını bekliyordu. Ses geldi fakat duvar hareket etmedi.

"İşe yaradı!" dedi Alp büyük bir sevinçle Ünal'la birbirine sarıldılar. Sevinmeyi uzun zamandır unutmuşlardı. Mert temkinli yaklaşıyor hala masayı ve duvarı gözlüyordu. Gerçekten de duvar hareket etmemişti.

Yan taraflar sıkışmaya devam ediyordu fakat bunun da sınıra geldiğinde duracağından emindiler.

"Cesedi çekelim mi masanın üstüne?" dedi Ünal kararsız bir ses tonuyla. Rahman'ın cesedi koruyun demesi akıllarındaydı ama o an aceleyle dokunursak veya cesede bir şey olursa neler olabileceğini düşünmemişlerdi. Kararsız kalınmış ve düşünceli bir bekleyiş etrafı sarmıştı.

Duvarlardan tekrar hareket sesi gelmeye başladı. Bu sefer farklı bir ses vardı çıtırdama sesi gibiydi.

TAK! Masanın ucuna ekledikleri küçük kitaplık parçalandı.

"Masanın yoğunluğu, rafın yoğunluğundan daha fazlaymış demek ki" dedi Alp biraz daha düşünerek

"Fakat bu masanın dayanmayacağı anlamına gelmez en azından biraz süre kazandırdı bize" Diğerlerini rahatlatmak istiyordu. Kendisi çok rahat gibi gözükse de ortalığı, özellikle uzun zamandan sonra kazanılan sevinci hemen bozmak istemiyordu.

Lanetli Paradoks(Videolu Kitap)Where stories live. Discover now