MERAK ETMEYİN BAŞARACAĞIZ!

37 8 15
                                    



 Tekrar kendine geldiğinde odanın ortasında kendini bulmuştu. Etrafına bakındı herkes ondan bir cevap bekliyordu ama öncelik olarak nefesini kontrol etmeye çalışıyordu. Kimse Ünal'ı zorlamadı. Herkes ondan bir cevap bekliyordu. İçeride neler oldu? Akıllarda sadece bu soru vardı. Alp, Rahman'a göstereceği şeyi bırakıp Ünal'ı beklemeye koyuldu. Ünal bir süre sakinleştikten sonra konuşmaya başladı
"Gittiğim yer bahsettiğiniz yerle aynıydı. Hemen tahtaların olduğu yeri buldum. Dört sütun halinde tam yirmi dört tane tahta vardı. Yirmi değildi. Beş-beş-yedi-yedi olarak sıralanmıştı tahtalar ve hepsi simetrikti. Biraz etrafı kontrol edeyim derken kulaklarıma çın sesleri gelmeye başladı." Hızlı hızlı duraksamadan anlatıyordu. Oradaki herkes gözlerini Ünal'a dikmiş sorularını hazırlıyordu. Bölmek de istemiyorlar ama heyecanlarını da bastıramıyorlardı. Ünal konuşmasına devam etti

"Etraf bir anda bembeyaz oldu gözlerimi açamadım. İki kişi geldi yüzlerine bakamadım. Gözlerimi kaldırmaya çalışırken acı hissediyordum. Ben de bakmayı bıraktım. İlerlemeye başladık. Etrafta nizami dizilmiş bir sürü kişi vardı. Sabit asker gibi bekliyorlardı. Merdivenleri gördüm bembeyaz merdivenler her basamağın sağında solunda kapılar vardı. Birinden geçmem gerektiğini biliyordum fakat deneyemedim. Ya tek hakkım varsa diye düşündüm bir an. Bir el hissettim arkamı döndüm. Bir siluet bazı şeyler söyledi duyamadım. Hiçbir şey duyamıyordum. Etraf parladıktan sonra o çın seslerinden sonra hiçbir şey duyamamaya başladım. Bir hamleyle artık ne olursa olsun dercesine sağ kapıya doğru yöneldim ve daha dokunamadan yere yığıldım." Tam Rahman söze girecekken Ünal konuşmasına ekleme yaptı.

"En son ne gördüğüme inanamayacaksınız. Emin değilim ama..." Mert hemen

"Çabuk söyle ne gördün? Vaktimiz daralıyor"
"Alp ve seni gördüm..."
"Nasıl yani?"

"Tek gözümü açmayı başarabildim. O kriz sırasında gördüğüm şey sizdiniz. O iki kişi sizdiniz. Öyle gördüm"

"Sence bu bir mesaj olabilir mi Rahman?" dedi Alp, Rahman'a dönüp...
"Bilmiyorum..."
"Bu son hakkımız..." dedi Ünal araya girerek.
"Bu son hakkımızmış. Son şansımız. Öyle dediler"


 Alp, Ünal diğer boyuta geçmişken gördüğü şeyi hatırladı. Beyler rafa bakın... Cesede dokunmadan önce elimde incelediğim kitap vardı ya. Rafa kalkmış tekrardan. Orada yerini almış. Herkes dikkatini rafa doğru yöneltti. Rahman elini uzatıp raftan siyah kapaklı kitabı aldı. Sayfaları karıştırırken sessizce 'şimdi anladım' dedi mırıldanırcasına. Kitabı diğerlerine gösterdi.

"Göz, burun, eller ve ağız peki kulak nerede? UNUTMA ANLAT BAŞARISIZ!"

 Alp, cesede dokunduğunda gittiği boyuttan dönüşünde gördüğü şeyleri anlatmıştı. Bir siluetten bahsetmişti. Gözleri burnu elleri ağzı vardı fakat bir şeyi unutmuştu. Kulakları söylemeyi unutmuştu.
"Duyamamanın sebebini şimdi daha iyi anlıyorum. Herkes sadece bir şeyi çözmek için çabalıyor şu an. Alp'in kulağı unutması sonucu duyum yetini kaybettin. Bu demek oluyor ki o siluet ile aramızda bir bağ var." Dedi Rahman. Her şey yavaş yavaş yerine oturuyordu.

 Mert heyecanlı bir şekilde araya girdi "Peki, bu son şansımız ise diğer kişi ya sen ya da ben olacağım. Diğer kişinin görevi ne olacak? Birimiz gidecek diğeri kalacak sonuçta?"
 Rahman, düşündüğünü söylemek ile söylememek arasında kalmıştı. Düşündükleri hiç iç açıcı şeyler değildi. Söylemek de zorundaydı.
"Birimiz görevi bitirecek diğeri de sonucuna katlanacak gibi geliyor bana."

Lanetli Paradoks(Videolu Kitap)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz