KONU 4: "Tesadüf nedir? Nasıl oluşur?"

Start from the beginning
                                    

"Sorun yok. Atlattım." dedim gülümseyerek. Onu unuttuğumu inandırmaya çalışıyordum. Aksine işler daha da sarpa sarabilirdi.

"Emin misin?"

"Eminim."

"Öyle olsun."

Sınıf yavaş yavaş dolmaya başladı. İçeri Kuzey ve arkadaşları girince kafamı eğdim. Göz teması kurmak yok.

Bilgenin beni dürtmesiyle ona döndüm. Ayağı kalkmıştı. Başıyla tahtayı gösterince oraya baktım. Barış hoca gelmişti. Kaslarını ortaya çıkaran siyah bir takım elbise giymişti. Üstelik şu an kollarını göğsünde birleştirmiş bana bakıyordu. Bana bakıyor? O an nasıl ayağa kalktım bende bilmiyorum.

"Günaydın Arkadaşlar!"

Hep bir ağızdan "Günaydınn!" dedik. Sanırsın yurttan sesler halk korosu.

"Oturabilirsiniz."

Başı öne eğme modu başlasın. Şu an kimsenin yüzüne bakamazdım. Sağ tarafımdaki Kuzey'in bakışlarının bizim üzerimizde olduğuma adım gibi eminim.

"Tatiliniz nasıldı?" İyi hoca Barış. -Göz devirin ulan-

"İyii." Kızlar ağzını yaya yaya cevap verdiler. Tabi buldular yakışıklı hocayı. Gerçi sahibi vardı artık onun.

Birinci ders tatilden konuştuk böyle. Sorun yoktu. Zil çalınca teneffüse çıktılar. Ben ve Bilge sınıfta kalmayı seçtik.

"İyisin değil mi?"

Yeter artık ama ya. İki de bir sorma şunu kızım.

"Yeter Bilge. İyiyim dedim!"

Bilgenin yüzü aniden düştü. Sanırım biraz sert çıkışmıştım. Yaptığım hatayı fark edince ona gülümseyerek baktım. Onun suçu yoktu ki. Benim söylediğim yalan yüzünden benim için endişeleniyordu kız.

"Özür dilerim. Öyle demek istemedim. Sadece... İyiyim işte."

"Anladım. Sorun yok. " diyip gülümsedi bana. Size bu kızı çok sevdiğimi söylemiştim değil mi?

Teneffüs bitti. Sınıf doldu. Kafamı kaldırdığımda bana doğru gelmekte olan Kuzey'i gördüm.

Siktir!

Tam sıramın yanında durdu. Bir şey söyleyecekken içeri hocanın girmesiyle yerine geçti.

Oh! Bu derste yırttık. Gittiği yere kadar götüreceğiz artık.

Ders başlayalı daha beş dakika olmuşken hocanın elindeki yüzüğü fark etmemle bakışlarımı oraya yoğunlaştırdım. Demek gerçekmiş duyduklarımız. Boğaz temizleme sesiyle yanıma döndüm. Bilge bana şefkatle bakıyordu. Siktir! Yanlış anladı kesin. Mahcup bir şekilde kafamı eğdiğimde kapı çaldı. Hocanın 'gir' demesiyle kafamı geleni görmek için kaldırdım. Hmm. Nöbetçi öğrenci? Halla halla. Ne oldu acaba?

"Burak Çelik'i müdür çağırıyor." diyip elindeki kağıdı Barış hocaya uzattı.

WTF!

Müdür beni çağırmak. Beni beni öğrencisini. Barış hoca kağıdı inceledikten sonra bana baktı.

"Gidebilirsin."

Bilgenin şaşkın bakışları altında sınıftan çıktım.

"Ne için çağırıyor?" dedim nöbetçi öğrenciye. Bugüne kadar hiç kusurum olmamıştı ki.

"Bilmiyorum. Sadece çağır dedi bana."

Boşverip müdürün odasına yürüdüm. Orda öğrenirdim nasıl olsa. Kapıyı iki defa tıklattım. Gelen 'gir' sesiyle kapıyı açıp içeri girdim. Müdür beni görünce gülümsedi. ellilerinde bu adamın normal müdürlerden bir farkı yok aslında. Seyrek saçlı ve göbekli.

"Hoş geldin Burak." 

Tamam sakin. Sorun yok. Hoş geldin dedi sadece. İçeri adımlayıp rahat deri koltuğa oturdum.

"Beni çağırmışsınız hocam." dedim. Bir an önce konuya girmesini istedim. Lafı uzatmanın gereği yoktu değil mi? Yoksa var mıydı? Aslında geri gideceğim matematik dersini düşününce fikrimden vazgeçtim.

"O zaman konuya giriyorum.. " Hay ben ağzımı.. Ne diye uzatmadım ki.

" İyi resim çizebiliyorsun diye duydum."

"Evet." Evet de siz ne alaka müdür bey?

"Senden bir şey isteyecektim." Müdür çekiniyor mu ne?

"Buyurun hocam."

Çekmeceden resim çıkarıp bana verdi. Resme dikkatle baktığımda aile fotoğrafı olduğunu gördüm. Resimdekilerden biri müdürdü. Diğeri eşi ve biri kız biri erkek iki genç vardı. Galiba onlarda çocuklarıydı.

"Çarşamba gününe kadar bunu resmetmeni istiyorum."

"İyi ama hocam. Benim bunu resmetmek için iki gün boyunca hiç durmadan çizmem lazım." dedim. İşte burada biraz abartmıştım. Aslında iki saatimi tek alırdı ama uğraşamazdım hiç.

"Biliyorum. O yüzden 2 gün boyunca izin veriyorum sana."

Hmm. İşte şimdi cazip bir teklif gibi geldi. İki gün okuldan uzaklaşmak iyi gelirdi. Kuzey meselesi için zaman kazanmış olurdum.

"Tamam o zaman. Ama çarşamba günü için de izin verin." Kuru kuruya olmazdı değil mi?

"Tamam. Ama yine de çarşamba günü resmi sen getir bana."

"Hocam arkadaşım getirse olmaz mı ya?"

"Olmaz. Sen getir. Ayrıca özen göstermediğini görürsem yok yazdırırım seni."

Bu ne şimdi ya! Hangi okul müdürü böyle olur ki? Cevap veriyorum: Bizim okulun müdürü.

"Kabul ediyorum!"

İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş. Ne kadar uzaklaşırsam o kadar iyi. Müdür bey, kağıda bir şey karaladıktan sonra bana verdi.

"Bunu öğretmenine verip çıkabilirsin."

"Sağ olun."

Tam kapıdan çıkarken "İyi çiz ama." dedi müdür.

"Siz hiç merak etmeyin. Ressamın elinden çıkmış gibi olacak."

Müdür gülümseyip kafasını salladı. Odadan çıktım. Şu an içimden havalara uçmak geliyordu. Nihayet Kuzey'den uzaklaşmama bahanem olmuştu. Ayrıca düşünme fırsatım da olacaktı. Sevincimi dışarı vuracakken kameraları fark etmemle son anda durdurdum kendimi. Sanırım kameranın olmadığı yerde sevinsem daha iyi olurdu. Biraz ilerledikten sonra kameranın çekmediği kör noktaya geçtim.

"Yess be!!" 

Elimi kolumu sallaya sallaya acayip hareketler yaparken elimin bir şeye değmesiyle "ahh!" sesi çıktı. Sesin geldiği yöne baktığımda. Çocuğun biri penisini tutmuş yerde kıvranıyordu. Yüzünü göremiyordum buradan. Bilakis okul forması da yoktu üstünde. Yaptığım hatayı fark etmemle çocuğa doğru eğildim. Elimi omzuna koydum.

"Affedersin! Yanlışlıkla oldu. İyi misin?"

Çocuğun kafasını kaldırmasıyla yeşillerle karşılaşmam bir oldu. Hani şu dün dayak yemesine sebep olduğum cinsten yeşiller. Elim şaşkınlıktan omzundan düştü. Çocuksa penisini tutup yerde kıvranırken öfkeyle baktı bana. Benim düşünebildiğim tek şey ise 'Bunun nasıl bir tesadüf?' olduğuydu.


**************************

Yess. İkinci karşılaşma axhbjklz. Bu burakta sürekli çocuğa zarar veriyor be. Neyse yorumla please*Tatlı yüz ifadesi*

Aşkın KARMAŞIK Hâli [Gay]Where stories live. Discover now