Bir Köşeden Bir Köşeye Gölgeler

32 4 0
                                    

19 Mart 2018

Bir yol var, yoldaki kişiyse kesinlikle seni bekleyen biri değil.

Sadece yolda. Sense onu gördüğünde nefesinin kesildiğini hissediyorsun ve

ansızın gölgesi oluyorsun.

Ben Gölgeli Melodi. Bir Gölge'nin gölgesiyim.

Maceram, onu gördüğümde başladı. Nasıl mı? Dinle gönülden şimdi.

***

Parkları seviyordum. Çocukmuş, milliymiş, yeşilmiş, doğalmış fark etmiyor bana. Sadece seviyorum. Dışarıda zaman geçirmeyi sevdiğimden olabilir, bilmiyorum. Ritmi güzel geliyor. Ritim... Anlamını genişlete genişlete nefes almak gibi bir şeye çevirdiğim kavram... Hayatın ritmi güzel. Başımı gökyüzüne kaldrdım şimdi. Gözünün alabildiğine bir mavilik düşün olur mu? Masmavi... Oturduğum yerse yemyeşil. Ayakkabılarımı çıkarma ihtiyacıyla kavruluyorum ve düşünce aklıma düşer düşmez sıyırıyorum bileklerimdeki kayışları. Ayağa kalkıyorum; çimlerin parmak aralarıma girmesine, tabanlarımı usul usul gıdıklamasına izin veriyorum. Sonradan anlıyorum ki kendimden geçer gibi etrafımda dönmeye başlamışım. Ayaklarım yemyeşil, başım masmavi bir dünyadayken... Kulağımı dolduran kuş sesleri, çocuk seslerine karışıyor; eteklerimi toparladığım ellerimi serbest bırakıyorum ve düşüncesizliğin içinde yok olmayı diliyorum. Gözlerimi kapatıyorum neden sonra. Havalanan eteğimi tutuyorum ve duruyorum. Yaptığımdan memnun bir şekilde gözlerimi açıyorum ve...

Onu görüyorum. Onu... Görüyorum.

Uzun boyu, geniş omuzları, ahenkle dans eden saçları, omzuna aldığı bir çocuk ve bütün vücudumu esir alan gülüşü...

Kahkahaları kulaklarımı dolduruyor. Bildiğimiz çocuk numaralarını etrafındaki çocuklara gösterirken o kadar başka duruyor ki kendimi anda yitiriyorum.

***

"Hey, hey, hey! Kollarım hepinizi kaldırabilecek kuvvetteyken beşiğe ihtiyacınız yok." Ne oldu tahmin edin. Bir anda parktaki çocuklar paçalarımdan üzerime tırmanmaya başladı. Şimdiki Gençler Harika diyen yazarımıza eş söylem gerçekleştiriyorum: "Şimdiki Çocuklar Harika!" Küçük insanlara yardımcı olmaya karar verdim ve onları zorlamamak için aşağı eğildim. Beş miniğin kollarıma tutunmasını sağlayarak etrafımda döndürmeye başladım. Kahkahaları o kadar güzel ki bu etkinliği daha sık yapmam gerektiğini yazdım beynime.

"Düşüceeez!"

Sesimi kalınlaştırarak "Kim demiş onu?" diye haykırdım ve parkı inleten çığlıklarla bir süre daha etrafımda döndüm. Sonra da onlara zarar vermeyecek şekilde çakıllı toprak zemine indirdim. Başları önlerinde bir avuç çocuk ve onların başında gelen ablam...

"Eldem!"

Zoraki gülümseme nasıl yerleşirdi insanın yüzüne? Ya da insan, suçunu saklamak için ne tür bir savaş verirdi? Peki, bu suç değilse...

"Eldem!"

Ellerimi başımın arkasında tutup "Abla, gücüm kuvvetim yerinde," diyerek kaslarımı belli ettim.

"Sorun bu mu sence?"

"Değil mi?"

Kollarını önünde birleştirdi ve kafasını salladı. Ensemi kaşımaya başladım. Çünkü nedeni yok.

"Senin işin yok mu? Ne biçim yönetim kurulu üyesisin sen?"

Ses vermedim. Göz ucuyla çocukların bizi dinleyip dinlemediğini kontrol ettim ama hepsi kendi alemine dalmıştı bile. Parkta da bizden başka yetişkin yok gibiydi zaten. Dünyanın en mutlu insanıymış gibi kendi etrafında dönen uzaktaki kız hariç... Sanıyordum ki kimse bizi duymazdı. Ablamın kolundan tuttuğum gibi çocuklardan uzağa çektim.

"Abartmıyor musun?"

"Abartan ben değilim Eldem."

"Çocukları sevindirmeyi seviyorum."

"Mesele bu değil."

"Mesele o değil, sorun şu değil, değil de değil. Eldem'le ilgili sorunun ne o zaman?"

Sıkıntılı bir nefes verdi. Gözünün önüne düşen bir tutam saçı nefesiyle ittirdi.

"Ya biri düşseydi... Bir yerine ya bir şey olsaydı... Sorumlusu..."

Tabii ki sözünü tamamlattırmadım. "Düşmedi ve olmadı. Sorumluluk alamayacak biri gibi mi duruyorum oradan?"

"Hayır ama anlamıyorsun."

"Anlıyorum. Ama ablacım, ne zaman seni görmek için gelsem sorumluluğundaki çocuklarla ilgileniyorsun. Aramalarımı yanıtlamıyorsun, o okulun sahibi sen olsan bile bahçedeki çocuklarla ilgilendiğini görmek beni mutlu ediyor. Mutluluğuna katkım olsun istiyorum ama her seferinde beni kendinden uzaklaştırıyorsun." Laf ağızdan bir kere çıkardı. Ve ben de çıkardım.

"Seni özledim. Her ne değiştiyse... Dur! Aramızdaki değişikliğe kim sebep olduysa birlikte bulmak istiyorum."

Derin bir iç çekti. "Eldem... Sen benim kardeşimsin. Nasıl olur da seni görmek istemediğimi düşünürsün? Sadece iş konusunda tedirgin oluyorum. Çocuklarla ilgilenmek göründüğü gibi kolay değil."

Nutuk atmaya hevesli, aynı şeyleri ezberlemiş gibu tekrarlayan biri değildi benim ablam. Bir şey olmuştu. Gölgeli ya da gölgesiz... Eskisinin esamesini okutmayan bir şey olmuştu.

"Saye!" dedim aramızdaki 25 dakikalık farkı gözetmeden. "İkimiz de sebebin bu olmadığını biliyoruz."

"Sen benim ikiz canımsın Eldem."

"O zaman sorun ne?"

"Sorun şu ki artık Cih..."

Bu sefer sözü tamamlatmayan ben değildim. Çocuklardan biri avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Ablam ya da Saye, her şeyi bir kenara bırakıp onun yanına koştu. Elbette ben de...

***

Değerli hisseden tüm Gölgeler üzerine alınarak okuyabilir.

Gölge'niz

GÖLGE'li MELODİΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα