Kafamı sallarken boynuma yavaşça sokulan minik bedeni daha iyi kavramıştım.Bu aralar aşırı uysal ve ilgi ister bir bebeğe dönüşmüştü. 

"Mesela ilk geldiği zamanlar susmadan ağlaması da bu yüzdenmiş. Şimdi de çok uyuyor. Ama zamanla konuşmaması veya alışmaması için hiçbir fiziksel sorunu yok." Mutlulukla bunu söylerken üzüntüsünü görebiliyordum. Kucağımdaki bebekle beraber anneanneme sarılırken anneannem Hoseok'un kolundan çekiştirip ona da sarılmıştı.

Ama ben Yoongi'nin eksikliğini çok net fark ediyordum. 

"Yoongi'yi gördünüz mü?"

Bir iki dakika düşünür gibi olan Hoseok balkon kapısını göstererek "Telefonuyla konuşurken balkona çıktı." demesiyle kafamı sallamış ve ben de arkasından balkona çıkacakken hararetle konuştuğu telefona bakıp sonrasında vazgeçmiştim.

Benden önemli ne işi var bilmiyordum ama kırıldığım açıktı. Dolan gözlerimi ellerimle silerek kalkmaya hazırlanan anneannemleri yolcu etmeye gitmiştim.

○○○     

Yatak odamızda yatağın başındaki boya ile yaptığımız el izlerine bakarken iç çekmiştim. Anneannemler gittikten sonra Yoongi çok acil bir işi olduğunu zırvalayıp çekip gitmişti. Şimdi ise akşam karanlığında tek başıma yatağımızda geçirdiğim kaçıncı saatti bilmiyordum. Onun olmayışı beni endişelendiriyordu.

Gömüldüğüm yorgandan  ağrılarım yüzünden olabildiğince yavaş bir şekilde doğruldum. Mutfağa ağrıyan başım ve eklemlerim için bir tane daha ağrı kesici içmek için girdim. Elimdeki telefonu sıkı sıkı tutarken bir umut belki arar diye bekliyordum.

Ağrı kesici içtikten sonra boş boş etrafa bakmaya başladım. Masanın üstü türlü türlü tatlı, çörek, kurabiye ve pastalarla doluydu. Ağlamamak ve kafamı dağıtmak için yapmıştım hepsini. Bir hınçla ve üzüntüyle.

Sonra tezgaha ve yerlere bir bakış attım. Evi baştan aşağıya temizlemiştim. Deli gibi kendimi kaptırmıştım ve hızımı alamadan her bir yanı pırıl pırıl yapmıştım. Bunları bitirince Yoongi'nin yanımda olmasını ve bana sarılmasını dilemiştim çünkü.

Şu anda bana çok büyük haksızlık yapıyordu ve bunun farkında değildi. Öylece ayakta dikilirken bir şeyler dilemek istiyordum ama bana yıldız demişti. Kendim yıldızsam, nasıl dilek dileyecektim?

Kollarımı kendime dolayıp salona geçtim. Sehpanın üzerinde temizlik yaparken bulduğum fotoğraf albümleri vardı. O hırsla fark etmemiştim bile albüm olduklarını ama şu anda birini elime alınca yeni yeni bu kalın kapaklı ve baya kalın olan şey beni merakla doldurmuştu.

Kapağını aralarken bir an duraksadım. Kalbime bir şeyler oluyordu ve ben bunu heyecana bağladım. Kalın kapağı açmamla beyaz sayfaya mürekkepli kalemle dağınık yazılmış Yoongi'nin el yazısı karşıladı beni.

"Sağdaki her şeyim, soldaki ise..."

Koyduğu üç noktada parmaklarımı gezdirirken anlamayarak kaşlarımı çattım ve hızlıca bir sayfa çevirdim. Sonra hızlıca bütün sayfaları çevirdim ve yarısına gelince nefesimi tutup en başa geri döndüm. Şimdi anlamıştım.

Ben fotoğrafların hepsinde sağdaydım.

İlk sayfayı çevirdim ve karşıma çıkan ilk tanışma zamanlarımıza ait bir fotoğrafta soluma düşen güneş ışınlarından rahatsız olup yüzümü kapatmaya çalışırken yüzümden ellerimi çeken Yoongi ben kıkırdarken fotoğrafımı çekmişti. Altına ise yine dağınık el yazısıyla not düşmüştü.

with spare part | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin