Sinirle bulaşıkları makineye yerleştirirken elime aldığım tabak dikkatsizliğim sonucu yere düşüp kırılmıştı. Bilerek yapmamıştım ama belki benimle ilgilenir diye kollarımı önümde bağlayıp tek ayağımı yere vurarak ayak sesi bekliyordum ama kimse gelmemişti.

Biraz daha bekledikten sonra iç çekerek zorlukla eğilmiştim. Belim ve popom acıyordu, tamam mı? 

Seviştikten sonra böyle olacağımızı bilsem, asla yapmazdım. Neden benimle ilgilenmiyordu ki? Yanlış bir şey de yapmamıştım. Ya da yapmış mıydım? Sadece çok huzursuz hissediyordum. Birinin mutfağa girmesi ile topladığım parçalardan kafamı kaldırıp umutla Yoongi'nin beni yerden kaldırmasını beklemiştim ama yanıma eğilip yardım etmek isteyen Hoseok'la hayal kırıklığı ile omzumu silkmiştim.

Kolumdan çekingence tutup beni kaldırmasıyla mutfaktaki sandalyelerden birine oturtmuştu. Kaşlarımı çatarak ona bakarken bana gergince gülümseyip tabak kırıklarını toplamaya geri dönmüştü. Ben de onu izliyordum.

Dudağında kabuk bağlamış yarayı görüp suçlulukla iç çektim. Ona bir özür borçluydum. Onun bir suçu yoktu ama o an çok sinirli ve kırgındım.

"Hey, Hoseok...Hyung?" Çöp kutusuna attığı kırıklardan kafasını kaldırıp şaşkınca bana bakmıştı.

"Şey, ben özür dilerim." Dudağının kenarını göstererek utana sıkıla kurduğum cümle ile ona bakmıştım.

"Ah, önemli değil. Seni çok iyi anlıyorum. Ben de babam- şey Bay Park adına çok özür dilerim." Kırdığı potla ensesini kaşırken gözlerimi birkaç kez kırpıştırmıştım ve onu tereddüt etmeden cevaplamıştım.

"Sorun değil, senin baban olabilir." 

Çünkü artık benim değil.

○○○     

Anneannem Hoseok'un bakir olduğunu öğrendikten sonra onu koltukta kenara sıkıştırmış kız arkadaşı ile ne kadar ileri gittiklerini öğrenirken gözlerimi devirerek halıda Yong ile oyun oynayan Yoongi'den gözlerimi alamıyordum.

Anneannem bir makine gibiydi. Dedikoduyla çalışırdı ve bakirsavar modellerin en üst sürümüydü. Onca yıla rağmen tıkır tıkır işliyordu manyak karı.

Yong yarım yamalak kelimeler çıkartarak Yoongi'yi taklit etmeye çalışırken dikkatimi tamamıyla onlara verdim. Onun yanaklarını sıkıştırıp bırakan Yoongi, adeta küçük çocuğun karşısında sevgiden eriyordu.

Sanırım TaeYong'u kıskanmıştım çünkü benimle ilgilenmiyordu. Elimdeki çikolatayı kafasına fırlatasım vardı. Ama onun yerine açarak ellerimde erimiş çikolatayı sinirle ağzıma tıkmaya başladım. Kendimi baya kaptırmış bir yandan yerken diğer yandan dolan gözlerimi kırpıştırıyordum.

Elim yüzüm çikolata içinde kalmıştı ama umursamadım. Koltuğun yanındaki süs çiçeğinin yaprakları saçlarıma değerken sinirle onları ittirip saçlarımı düzelttim ve yüzüme bulaşan çikolataları temizlemek için banyoya ilerledim. O sırada Yoongi ortalıkta görünmüyordu ve Yong anneannemin kucağındaydı.

Yüzümü temizleyip geri dönerken anneannemin yanına oturup aklıma gelen soruyu sordum.

"Neden hastanedeydiniz?" Yong beni isteyince onu kucağıma çekerken anneanneme merakla baktım.

"Biliyorsun TaeYong yaklaşık üç yaşında. Ama anlamsız kelimelerden ve mırıldanmalardan başka bir şeyler konuşmuyor. Bu büyük bir sıkıntı, tatlım. Bu yüzden endişelenip gittim. Doktor ani ortam değişikliğinin çocuklar üstünde böyle şeylere yol açacağını söyledi. Yani bize alışmış olsa bile yine de yeni bir ortam ona böyle zorluklar yaşatabiliyormuş."

with spare part | yoonminWhere stories live. Discover now