Ben giyindikten sonra diz kapağıma öpücük kondurup eşofmanımı giydirmişti. Tenime değen beyaz ince parmakları beni ürpertiyordu. Bunu anlamış olacak ki yanıma, yatağın üstüne çıkıp elleriyle yüzümü kavradı.

Yanaklarıma yandan bastırıp mıncıklarken memnuniyetsizce homurdanıyordum. Derin bir öpücük bıraktığı dudaklarım hala onun tenini sayıklarken konuşmaya başladı.

"Jimin-ah, güzellik lanettir derler, biliyor musun?" Bir elini belime sararken başını omzuma yaslamıştı. Tenimi soluduktan sonra mırıldanmaya dönen sesi ile devam etmişti. "Başıma gelen en güzel ve lanetli şeysin. İnsanın dokundukça dokunası yumuşak bir doku gibisin. Zehir de olsa içtikçe içesi, gözlerinden olma pahasına baktıkça bakası gelen harika bir şeysin."

Omzumda hissettim dudakları ile elim saçlarına gitti ve hafifçe okşamaya başladım. Beynimi uyuşturuyordu sözleri ama kalbimin hoşuna gidiyordu.

"Lanet olduğunu söyleyenler başka bir şey de derler. Bir gül bahçesinde en güzel olan güller, önce koparılır ve sevgiliye hediye edilirmiş. Solmaya her şekilde mahkumlardır yani. Ben ise o bahçenin en güzel gülünü koparmadım, hayatım. Seni, köklerinden kendime bağladım. Sonra kalbimdeki en verimli topraklara ekip göz yaşlarımla suladım."

Omzumdan boynuma, oradan da çeneme kadar gelen dudakları çok güzel seviyordu tenimi minik öpücüklerle. Dudaklarıma uğramadan yanaklarımı, alnımı, burnumu ve gözlerini turlayan dudakları en son dönüp dolaşacağı tek yer olan, dudaklarımda durmuştu.

Yavaşça öpmüştü. Yavaşça ruhuma sızdığı çatlaklardan bir daha bilinmezlik çukuruna akmasın diye aşkı, çatlakları sevgisi ile kaygı geçirmez hale getirmişti. Geri çekilirken gülümsemesi ile kalbimde çatlaklar açmıştı bu sefer. Oluk oluk şefkat ve sevgi akıyordu vücuduma. 

Tişörtümü giymemde de yardımcı olduktan sonra suratındaki muziplik ifadesi ile yine suratımı asmıştım.

"Sana bir hediye bıraktım. Aynadan baksana." Anlamadan kaşlarımı çatmıştım ve boynumda gösterdiği yeri tişörtü çekiştirerek indirmiştim. Yatağın üstünde tam karşımızda olan giysi dolabının aynasına baktım. Aptal, ısırıklarla kalp yapmıştı.

"Aptalsın," diye mırıldandıktan sonra ucu görünen başka bir morluk dikkatimi çekmiş ve tişörtü bu sefer  o taraftan çekiştirmiştim. Ters olduğu için anlamadığım iki harf vardı biri C, diğeri ise S? "Yoongi bu iki harf de neyin nesi? Seni gebertirim bak!"

Counter Strike?

Kahkaha atıp kendini yatağa bırakmasıyla daha da sinirlenmiştim. Rahat hareket edemeyen vücudum ile zorla yanına uzanmıştım.

"Doğruyu söyle, biri mi var?" Gayet ciddi sorduğum soruya karşı gülmekten kızarma boyutuna gelmişti.

"Biri olsa neden ilk sevişmemizde boynuna baş harflerini emikleyeyim?" Gayet açık bir şekilde konuştuğunda sinirle üstüne çıkmıştım. Mantıklıydı ama o zaman neydi bunlar?

"O zaman ne bu?" Kaşlarımı çatarak ona bakarken sinirle yakalarına yapışmıştım. Ne saçmalıyordu ya? Ayağını denk alsındı, tamam mı? 

Hala gülerken, gülmekten kızarmış yanakları, şişmiş gözleri ve dudakları iç geçirmemi sağlıyordu ama şu anda çözüme kavuşturmam gereken bir emcükleme vakası vardı.

"Choi SunMi..." Anneannem? Bir süre durdum ve açıklamasını bekledim. O ise gülmekten konuşamadığından zorla bir iki cümle kurdu.

"Biliyorsun, ilişkimize en çok katkısı olan ve sevişmemizi isteyen bir numaralı destekçimizdi. Ben de ufak bir hediye vereyim dedim." Sinirle birden dudaklarına kapanmamla kahkaha attığı için diş etlerine değen dudaklarım kutsanmıştı.

with spare part | yoonminWhere stories live. Discover now