35 -Çikolatalı Süt Pijamalı Kız-

Začít od začátku
                                    

"Lütfen bana kapıdaki görüntünün sana ait olmadığını söyle," diyerek sağ elimi alnıma koyduğumda Berk ufak bir kahkaha attı benim der gibi. Ama bir saniye, sonuçta şehir dışından gelmişti değil mi? Ani ruh değişimim ile birlikte suratıma delice bir sırıtış yükleyip Berk ile aramızdaki mesafeyi kapattım. Kollarımı bedenine dolayıp başımı benim mabedim olan sol göğsüne yerleştirdim. 

"Özledim," diyebildim sadece. Bütün güzel kokan şeyleri geride bırakabilecek türdeki kokusu burnuma dolarken büyük bir özlemle daha sıkı sardım kollarımı bedenine. Gözlerim benden istemsizce dolmaya başlamıştı. 

"Ben de özledim," diyerek sağ elini saçlarıma yerleştirip okşamaya başladı. Bu davranışı karşısında gülümseyip gözlerimi kapattım. Olmak istediğim yer onun yanıydı, tam burasıydı. Sol göğsü, benim her sıkıştığımda kaçabileceğim gizli mabedimdi. Benden başka kimsenin olamazdı. 

"Gözlerinin altı çökmüş, saçları birbirine girmiş ve çikolatalı süt desenli pijamalı kız beni özlemiş." Berk'in bu cümlesi karşısında ufak bir kahkaha attım. Onu görmememe rağmen bu cümleyi kurarken gülümsediğini hissedebiliyordum. Çünkü... Kadifemsi ses tonundan her şeyi ele veriyordu. 

Kapıdan serinlik gelmeye başladığından zor olsa bile Berk'ten ayrıldım ve içeri girebilmesi için yana doğru kaydım. Berk gamzesini belli ede ede gülümsedi ve ayakkabılarını çıkartıp içeri girdi. O salona doğru ilerlerken kapıyı kapattım ve yanına doğru koştum. Tamam, şu anki görüntümü artık pek önemsemiyordum.

Berk, üçlü koltuklardan birisine oturunca oturduğum tekli koltuğu ve kahvaltımı pek önemsemeyerek yanına ilerledim ve oturdum. Beni kendisine doğru çektiğinde başımı sol göğsüne gömdüm. O da saçlarımla oynamaya başladı. Pek konuşmayabilirdik, öne çıkan çiftlerden olmayabilirdik, komikliğimiz yoktu ama şu şekilde, susarak anlaşabiliyorduk. 

"Neden döneceğini haber vermedin?" 

"Sana sürpriz yapmak istedim, kötü mü oldu?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. Başları biraz anormal geçebilirdi ama onu bir anda karşımda görmek ve sarılmak istediğim an sarılabilmem... Bunun için neleri vermezdim ki? 

"Artık gitmeyeceksin, değil mi?" Bir süre sustu. O sustukça, ben sustum. Ağzımızdan çıkan kelimelerle değil, sessizliğimizle oldukça iyi anlaşıyorduk. Tam cevap vereceğini hissettiğim an, Berk'in zil sesi aramıza girdi. Rahatça konuşabilsin diye doğrulmak istediğimde Berk cebinden telefonunu çoktan çıkartmış ve benim kalkmamı engellemişti. Tatlı davranışı karşısında aptalca sırıttım. 

"Şu an geldim anne, evet. Sen gidebildin mi teyzemin yanına?" Konuşulanları dinlemeyi bırakıp Berk'in giydiği mavi tişörtü çekiştirmeye başladım. Çocuk gibi davrandığımın farkındaydım ama tekrar gitmesi gerektiği belliydi ve şu saatleri bizden çalmamalıydılar. Kafamı Berk'e doğru çevirdiğimde ne yaptığımı sorgular gibi bana baktı. Omuz silktim ve karnına yavaşça vurup tişörtünü bıraktım. 

"Anladım anne, o saatlere bilet bulabilirsem gelirim. Hadi görüşürüz, dikkat edin kendinize." Telefon kapatma olayından sonra Berk telefonunu tekrar cebine yerleştirdi. O arada Berk'in yüzünü daha net görebilmek için doğruldum ve koltukta oturur pozisyona geldim.

"Tişörtümü çekiştirme ve karnıma vurma sebebini öğrenebilir miyim küçük kız?" 

"Ben küçük değilim! Sadece İzmir'e yine gideceksin ve yine ayrı kalacağız. Şu saatlerimizi almalarına izin vermek istemiyorum." Bana gamzesini gösterir gibi gülerek baktığında ister istemez gülümsedim. Ellerini karnında birleştirdi ve alnına dökülen sarı saçlarının güzelliğiyle bana bakmayı sürdürdü.

"Ayrı kalacağımızı kim söyledi?" Kaşlarımı çatarak ona baktığımda omuz silkti ve dudaklarını araladı. Sanki dudaklarından dökülecek her eşsiz nida, benim mutluluk sebebim olacaktı. Berk'ten öncesini düşündüm. Rüzgar'ı. Ne de mutsuzdum o zamanlar. Aşık olduğumu sandığım, ama aslında hiçbir şey hissetmediği bir aptaldım. 

"Annem zaten seninle tanışmak istiyordu. Eğer istersen buradan İzmir'e çok kısa bir süreliğine seninle gitmek istiyorum." Gözlerimi şaşkınlıkla araladım. Şimdi... Berk İzmir'e benimle gidecekti ve annesiyle tanışacaktım. Bu duyduklarım doğru mu? Allah'ım, yanına geliyorum sanırım!

"Eğer senin için bir sorun teşkil etmeyecekse neden olmasın?" 

"Seni seviyorum." Aniden söylediği bu söz, hayatımın en inandırıcı şeyi gibi gelirken telefonunu çıkarttı. "Orada sürekli dinlediğim bir şarkı vardı. Onu sana dinletmek istiyorum," dediğinde başımı aşağı yukarı salladım ve şarkıyı açması için beklemeye başladım. 

Şarkı çaldığı an, tiz bir çığlık attım. Bu... Benim en sevdiğim şarkıydı zaten! "Bu benim en sevdiğim şarkılardan bir tanesi zaten," dediğim an güldü. Telefonun sesini sonuna kadar açtı ve ayağa kalktı. Telefonu sehpanın üzerine bırakıp dizlerinin üzerine çöktü. 

"Bu dansınızı bana lütfedin o zaman çikolatalı süt pijamalı kız." Kahkaha attım. Uzattığı elini kavrayıp ayağa kalktım. Ellerimi omuzlarına koydum. Boyu benden uzun olduğu için kafamı gizli mabedime gömdüm. Gözlerine bakamadım. Şu an oldukça yakındık çünkü. Yanaklarımın kızarmasına engel bile olamazken ona nasıl bakabilirdim ki?

"Beni hiç unutmamanı istedim," diyerek şarkıya eşlik ettiğinde gözlerine bakmak istedim. Şarkı gittikçe ilerlerken parmak uçlarıma çıktım ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum. O, bu öpücüğün etkisiyle biraz afallarken gözlerimi kapattım utançtan. 

"Ne güzel güldün o akşam, bana." 

Veee, bölümümüz ile herkese merhaba! Bilgisayar uzun zamandır bozuktu, sınav haftası falan derken yaptırılmadı. Ama şu an elimde! Bölüm atamadığım için herkesten çok özür diliyorum ve sımsıkı sarılıyorum. Kendinize iyi bakın, bir sonraki bölüm erken gelecek, hazır olun! 💕 


Sevgili Manyak |Tamamlandı.| (DÜZENLEME)Kde žijí příběhy. Začni objevovat