Gelincik Dokunuşu

Beginne am Anfang
                                    

Dudaklarından dökülemeyen acı dolu sözler,parmaklarından kağıt parçalarına işlenmeye başlamıştı yeniden nakış nakış bir şekilde..

" Sanada Merhaba Gamzemin solmayan yanı..

Söylermisin peki bana bu neyin kahramanlığı. Galip gelemedim işte kaybettim herşeyi göz göre göre.."

" Gamzemin kahramanı kaybetmezki. Sadece kaybettiğini sanır.."

" Galip geldiysem nerde peki nerde ödülüm. Mutlu sonlar beklemezmiydi kahraman dediklerini. Beni bekleyen bir mutluluk göremiyorum işte..

Yüreğim kendini avutmaktan yorgun düşmüş öylece uyuyor işte. Bilsen kaç milyon hayalim var bizi bekleyen bir parça mutluluk üzerine.."

" Herşey kurduğunuz hayaller üzerine başlamamışmıydı zaten. Bu ümitsizlikde nerden çıktı böyle. Kahramanlar kaybetmekle başlar kazanmaya. Kaybettikçe başlar galibiyetin tadını almaya. Kaybetmekle baş başa bırakmazki ruhunu.."

" Ümitsizlikmi, hiç tanışmadıkki biz onunla. Her kahramanı bekleyen bir ölüm ve bir karış toprak var. Beklemekten usandığımızda yok aslında lakin ömür beklemiyorki olduğu yerde. Bakmıyor iyi yada kötü olup olmadığına. Alıp götürüyor seni sonsuz bir şekilde kimsesizliğe. Koparıp gidiyor seni hayallerinden, düşlerinden, beklediklerinden..
Ne bekleyene bakıyor nede beklediğine. Ne yaşadığın acıya bakıyor nede mutluluğa. Tartmadan, eşitlemeden alıp götürüyor insanı. Bakmıyorki yaşına başına. Bakma sen yolun başındasın yada yarısındasın dediklerine. Avutmalarına izin verme yüreğini. Ölüm bu ne başına bakar nede sonuna. Geldiği gibi alıp götürür seni herkesin gideceği yere.."

Zaman su gibi akıp gidiyordu Buğra için. Ve Gamzesiz geçmesi dağlıyordu yüreğini. Herşeyden alıkoyuyordu yüreğini ve hislerini..

" Anlıyorum belkide canını yakan tek şey kendine ömür seçtiğin insanın ömrüne dokunmadan zamanın akıp gitmesi. Fakat insan her halükarda kendini bilmeli, dik durmalı eksiklerine rağmen. Kendini karamsarlık dolu zifiri bir karanlığın boşluğuna değilde, dualara bırakmalı. Gitmen gereken yere uçuruyorlar seni sessizce, usulca. Yeterki baş etmeyi bilmeli Buğra.. "

" Bildiğim herşeyi yitiriyorum. Yüreğim gibi , ömrüm gibi , hayallerim gibi. Onsuzluk bir hastalık misali bulaşmış ruhuma. Takatim kalmadı artık yüreğimi kandırmaya. Herşeyden çok inanıyor olsamda umutlarıma, onsuzluk diye bir gerçek var hayatımda. Canımı acıtıyor işte Lavinya. Yaralarım iyileşmek nedir bilmiyor artık. Unutmak için çabaladıkça,yaralarım yeniden kanar oldu. Unutmaya çalışmak bile yaramadı, ondan geriye kalan yaralarıma. Görsen gönül gözümü ağlarsın biçaresizliğime.."

Buğranın kullandığı son söz dokunmuştu Algının yaralarına. Herşeyden kurtulmak, belkide biraz olsun unutmak için Algın kimliğine bürünen Lavinya geri dönmüştü. Kimsesizliğinden kalma yaralarının tekrardan kanamasınamı yoksa Buğranın yaralarınamı ağlıyordu bilinmez ama yürek yakıyordu bakışları arasından süzülen gözyaşları.

Ve Lavinya kimliği geri dönmüştü. Avuçlarında bir tutam hüzünle birlikte. Biraz kimsesizliğini, birazda kimsesizliğine derman olan Gamzeyi anmıştı. Gamzenin yüreğindeki yerinin önemini bir kez daha dile getirmişti.

" Nasıl bir yaradır bu içimizde yaprak açan. Yeşerdikçe canımızdan can alan. Hani diyorsun ya " Görsen gönül gözümü ağlarsın biçaresizliğime " diye. Sen görseydin gönül gözümü böyle konuşabilirmiydinki Buğra. Sen sadece Gamzeni kaybettin ama ben ise kokusuna hasret kaldığım annemin kokusuyla bana sarılan Gamzeyi kaybettim Buğra. "

Buğranın üzgün olduğunu dile getirmesini umursamamış bir kaç satır yazarak avuçlarına bırakıp gitmişti..

" Anneler yıldız takarmış kızlarının saçına öyle usul usul okşarken saçlarını..
Sonra birer umut ekermiş küçücük yüreğine, onunla büyütürmüş kendini, sığınırmış kendinden can bulan cana. Hani duyulmayan bir kokunun eksikliği, işitilmeyen bir sesin burukluğu olur ya işte o siyahla harmalanırken bir canın aydınlığı şenlendirir beni. Hasreti olduğum şeyler senle son bulur. Bir annenin seslenişini hissedemem içimde, onun elleri gezinmez benliğimde, yüreğime değmez artık kokusu ama sen sararsın bu olmazları küçüğüm. Titreyen yüreğinin sesiyle sarılır çocukluk yaram, ellerin değerken avuç içlerime silinir göz yaşlarım. Güzel seversin sen şimdi, anne olmayı öğretirsin severken, öyle usul usul bakarken gözlerime unuturum ben kimsesizliğimi. Sen bana can olursun küçüğüm, yoldaş olursun, derttaş olursun. Anneler maviye boyarmış çocuklarının korkularını . Belki korkularımdan kollayacak biri olmadı benim için ama korkularına göğüs gereceğim bir can var benim için..

Sadece senin için değil Buğra, benim içinde derin bir yara onsuzluk. Yaralarımı anlıkta olsa saran, sarmalayan, kimsesizliğimi unutturan, annem kokulumdu o benim. "

Güzel başlayan herşey, kötü bitmek zorundaymış gibi hayatlarında..

Lavinyanın avuçlarına bıraktığı satırlar yüreğinin yangınına köz olmakla yetinmişti. Kaleminin mürekkebi yeniden hüzünlere karışmıştı. Sokaklarında kaybolduğu bu yalnızlık semtinin duvarlarına yazıyordu. Olur ya uğramasa bile belki bir gün burdan geçerken okur diye..

" Bazen dalıyorum neye ve nereye olduğunu bilmeden. Ne vazgeçebiliyorum, nede dönebiliyorum bu çıkmazın arasında. Çalkalanıyorum bazen saatlerce bir yakarış gibi, avuçlarıma dökülüyorsun. Bazen varlığını hatırlamak istemiyorum. Nasıl birşeyin içinde varlığına tutunuyorum. Sahi var mısın onu dahi bilmiyorum. Duyamadığım bir ses, göremediğim bir suret ne kadar vardır ki? İşte öylece oturuyorum bu çıkmazın kıyısında. Bazen asırlarca sürecek bir dua gibi düşüyorsun içime, bazen olmayacak bir imkansız diye. Olsun ben bekliyorum bahar gibi, gece gibi, gün gibi, yağmur gibi, herşey gibi bekliyorum. Peki gelecek misin bilmiyorum. İşte burada daralıyor canım. Nerde duruyorum yada duracağımı bilmiyorum. Ne seni kendine katabiliyorum nede sensiz olabiliyorum.."

Asıl mesele sevgilinin terk etmesimiydi bu aşk illetinde. Bu terk etmeler olmasaydı, bu kadar konuşulurmuydu aşk ?

Biliyorum aşkın olduğu yerde, herşeye milyonlarca cevap var belkide. Ama görünen o ki bazen milyontane cevap içinde bir tanesi olsun tatmin etmiyor yaralı yürekleri..

Zamana karışmış bir zehir gibi aşk. Sonradan bulaştı hastalık misali insanların yüreklerine..

Ahiretliğim Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt