Annemse hiçbir şey demeden beni cam kırıklarından oluşan yığından çıkardı ve hemen bir bardak suyu elime tutuşturdu.Ellerim titrerken suyun yarısını üzerime döktüm.Daha sonra da annemin kucağına başımı yaslayarak kanepeye uzandım.Kollarımı ve bacaklarımı kendime çekerken annem saçlarımı okşayıp neler olduğunu,neden bunları yaptığımı soruyordu.Yapabildiğim en iyi şeyi yaptım ve konuşmak isterken dilimi ıssırıp sustum.

Annem konuştu,konuştu,konuştu ama tek bir geri dönüt alamadı.Sabaha doğru o uyuduğunda uykusuzluğun verdiği sersemlikle kucağından kalktım.Bir saat önce babamın geldiğini duymuştum zaten.O da benim odama geçip yatmıştı.Derin bir nefes aldım ve bunları bastırmanın yolunun hiçbir şey yokmuş gibi davranmak olmadığını bildiğim halde hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya başladım.Canım yanmıyormuş,göğsümdeki onca katman ardındaki kalbim çatur çutur kırılmamış gibi,ruhumu sel almamış gibi davrandım.Sanki Chanyeol diye biri yokmuş gibi.

Önce dün akşam yıkıp yaktığım vitrini topladım,cam kırıklarını elimi kesmeden toplamam büyük bir başarıydı mesela.Bunun için kendimi mutlu olmaya zorladım.Sonra kalktım ve kahvaltı hazırlamaya başladım keyifli olmaya çalışır bir şekilde.Bir şarkı mırıldanıyordum fakat oldukça hareketli olduğundan ritmini kaçırıyordum.Öyle işte.

Ben kahvaltıyı hazırlarken annemler çoktan uyanmışlardı.Annem her ne kadar iyi davransa da babam soğuk davranıyordu.Umursamıyormuş gibi yaptım ve birlikte kahvaltı ettik.Bugün onlar için izin almıştım bu yüzden kahvaltıdan sonra onlar valizini hazırlarken onları sabırla bekliyor dün akşamı unutmaya çalışıyordum ki çalan kapı gerçekten yardımcı oldu.Gelen Kris'ti.Onu samimi bir şekilde gülümseyerek içeri davet ettim ve salonda ikimizde birer fincan bitki çayı içerken annem ve babamı beklemeye başladık.Taeyon, ben ve Kris gerçekten çok küçükken tanışmıştık ve ailelerimiz de çok yakındı.Bu yüzden annemlere veda etmek için gelmesi gayet normaldi.

Annemlerin uçuş saatinden açılan muhabbetimiz önce havaalanlarına daha sonra yolculuklara geldi.Şimdi dizi dizime değecek kadar yakın oturuyordu.

Tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki salonun kapısını sanki narkotik polisiymiş de baskın yaparmış gibi gürültüyle açtığında yerinde sıçradı ve artık soğumuş papatya çayı biraz üzerine döküldü.Bana diyeceği şeyi unuttu veya erteledi bilmiyorum yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirerek babamla sohbet etmeye başladı.Az sonra annem de geldi ve biraz daha sohbet muhabbetten sonra planım dahilinde olmadan Kris de günümüze dahil edildi.Şikayetçi değildim.Kafamın dağılması için gayet iyi bir yoldu.

Bu yüzden babamın valizini o,annemin valizini ben aşağı indirdim ve bagaja yükledik.Babam arabasını özlediği için kendi sürmek istedi ve yanına da annem oturdu.Krisle kuzu kuzu arkaya yerleştik.

Bense inanılmaz bir şekilde konuşuyordum,çenemi kapatmıyordum.Sessiz kalırsan düşüncelere boğulacağımı bildiğimden sessizliğe izin vermiyordum.Bu kadar konuşkan olmama alışkın değildi kimse ama görmezden geldiler ve muhabbete devam ettiler.Akşama kadar etrafı dolaştık ve annemlerin gitme saati yaklaşınca da havaalanına gittik.Annem ne kadar ağlasa da duygusal bir veda olmasına izin vermedim ve annemi de babamı da gülerek uğurladım.Onlar bana sıkı sıkı tembihlerde bulunurken ve Kris'i de başıma veli atarlarken gülümseyerek onları dinledim.Daha fazla gelmelerini söyledim ve gittiler.

Dönüş yolunda daha yemek yemediğimiz için Kris'in benden daha çok bildiği (?) Kore caddelerinde dolaşıp bir restorant aradık.Ve baya bir kişiye yol tarifi sorduktan sonra nihayet o restorantı bulduk ve vakit kaybetmeden içeri geçip siparişlerimizi verdik.

☄️☄️hard feelings ||baekyeol||☄️☄️Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz