thirteenth sight

685 73 39
                                    

Gömleğini düğmelerken gülümsüyordu Minhyuk. Kihyun ise onu izliyordu. Birlikte olmuşlardı. Minhyuk mutluydu fakat Kihyun'un gitmesinden korkuyordu.

"Neden birdenbire bunu yapmak istedin Kihyun?"

"Saçı parlayan biriyle yatamam demiştin değil mi? Artık parlamıyor. Kahverengiye dönüyor." Şapkasını çıkardı ve pembe saçının arasındaki kahverengi tutamları gösterdi.

"Nasıl yani?" dedi Minhyuk. Anlamamıştı. Bu iyi bir şey miydi yoksa kötü müydü?

"Dün akşamdan beri saçı parlamıyor. Bu iyi bir gelişme mi ben de bilmiyorum." biraz duraksadıktan sonra devam etti. "Fakat ellerim git gide daha fazla soluyor. Ve bu yüzden yarın gitmem gerekiyor."

"N-n-n-ereye?" Minhyuk'un iki saniye önceki gülümsemesi gitmiş, gözleri dolmuştu.

"Tam bilmiyorum. Min Yoongi beni bırakacak. Ne zaman dönerim bilmiyorum. Belki de dönemem. Bu yüzden... Bugünü güzel değerlendirelim. Tamam mı güzelim?" Sarışın olanın alnından öptü. Son düğmelerini kapattı ve elini tuttu. "Seni seviyorum. Gerçekten seviyorum."

"Ben de seni Kihyun." Sesi titremişti Minhyuk'un. Kihyun'a sardı kolları, başını boynuna gömdü. Bir süre ağladı orada. Kihyun'un gitmesi ve dönmemesi ihtimalini düşündü. Zamanını güzel değerlendirmeliydi. Onu hatıralarında yaşatmalıydı.

Geri çekildi ve deri eldivenleri alıp ona uzattı. "Gidelim mi?" Gözleri dolu bir şekilde gülümsüyordu.

"Gidelim. Ama nereye?" Dedi Kihyun eldivenlerini giyerken.

"Bilmiyorum. Beraber olduğumuz sürece bir önemi yok."

"O zaman gidelim ve güzel bir yemek yiyelim. Olur mu?"

Minhyuk gülümsedi. Beraber yemek yapabilirlerdi. Kihyun'u yemek yaparken izlemek güzel bir his olurdu.

"Bana gidelim." Dedi Minhyuk. "Beraber yemek yapalım."

"Olur." dedi ve gülümsedi Kihyun.

Yerdeki çantaları alıp siyah derinin kapattığı elini Minhyuk'a uzattı. El ele tutuşarak çıktılar boş, koridorumsu yerden. İnsanların arasından geçip yürüyen merdivenlerle aşağı indiler. Daha sonra Minhyukun evine gitmek için bir taksiye bindiler. Taksiyi kullanan adam Kihyun'a bir türlü güvenememişti. Deri eldivenli, simsiyah giyinmiş ve keskin bakışlara sahip biri; Minhyuk gibi sevimli ve korumasız birini taksiyle bir yere götürmek istiyordu. Minhyuk'a baktı. Onun gülümsediğini görünce bir sorun olmamasını umarak onları istenen adrese bıraktı. İndikten sonra Kihyun sinirli bir şekilde taksinin ardından bağırdı.

"Adam bana taktı resmen... Sanane ajusshi benim işimden!"

Minhyuk ona güldü. Sinirli hali bir kediye benziyordu.

"Gidelim hadi küçük kedi." Dedi Kihyun'a.

"Kedi? Hem de küçük? Hah!" Kihyun güldü. "Kaplanım ben kaplan!" (yok köpek balığı)

Minhyuk kahkaha atmaya başladı. Cebinden anahtarını çıkarıp binanın girişindeki kapıyı açtı. Kihyun'u da peşinden sürükleyerek merdivenleri çıktı ve daire kapısının önünde durdu. Jooheon evde miydi? Hiç aklına gelmemişti.

"Neden açmıyorsun?"

"Jooheon evde olabilir."

"Bu bir sorun mu?" Tek kaşını kaldırarak sordu. "Bizim çıktığımızı biliyor zaten. Hem... yarın, belki de sonsuza dek, gideceğim."

Minhyuk'un yüzü düştü. Bu ihtimali düşünmek istemiyordu. Onun geri döneceğine inanıyordu. İyileşecek ve geri dönecekti. Başını sallayıp anahtarını yuvasına yerleştirdi ve çevirerek kapıyı açtı. İçeriye girip etrafa bakındı.

"Temiz! Gelebilirsin!" Dedi polis edasıyla. (Burada kesinlikle başka bir ff spoilerı vermiyorum saçmalamayın.)

Kihyun gülümseyerek içeri girdi. Beresini ve eldivenlerini sehpanın üzerine attı. Daha sonra kendisi de koltuğa oturdu. Fakat bir sorun vardı.  Kollarını ve hareket ettiremiyordu. Felç olmuş gibiydi. Minhyuk'a seslendi.

"Minhyuk! Yardım et!"

Mutfaktan koşarak çıkan sarışın genç, telaşla yanına oturdu.

"İyi misin?"

"Ellerimi hareket ettiremiyorum. Hemen Yoongiyi ara."

Minhyuk sinirle bağırdı. "Ben de yardım edebilirim!"

Kihyun göz devirdi. "Beni arabaya taşıyabilir misin? Laboratuara götürüp iğnemi yapabilir misin? Her şeyi geç... Sen araba kullanabilir misin ki?"

"D-doğru. Haklısın." Sarışın olan mırıldandı ve telefonunu eline alıp Yoongi'yi aradı. Kısa süre içinde geleceğini söyleyip telefonu kapattı. Minhyuk üzüntüyle ona baktı.

"Yemek yapacaktık..?"

"Bu halde yardım edemem sana..." Ellerini kaldırmaya çalıştı tekrar. Fakat çabası işe yaramadı. Ayrıca elleri bembeyazdı.

"K-korkmalı mıyım?" Endişeyle sordu Minhyuk. Ona dokunmaya bile çekiniyordu. Sanki dokunursa son nefesini verecek gibi geliyordu.

"Öp beni. Uzun bir süre görüşemeyeceğiz. Belk-" Minhyuk dudaklarını onunkilere bastırıp onu susturdu.

"Sakın. Sen ölmeyeceksin." Gözünden bir damla yaş süzüldü ve yanağında ıslak bir yol çizdi. Dudaklarını tekrar birleştirdi. Uzun bir öpücükten fazlasıydı bu öpücük. İçinde sayısız duygu barındırıyordu. En baskın olanı ise "veda"ydı. Birbirlerine veda ediyorlardı.

----

:) sonraki bölüm final
Sonunda
Bıktınız siz de, biliyorum
Angst mi yoksa fake mi acaba? :)))))::::)))))):):)):):):):::))))

Blood Type: C-// KiHyuk ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin