(8.BÖLÜM) Yabancı ✴

4.6K 199 19
                                    

O an bedenimi saran ürpertinin yanında hissettiğim ilk şey bu karşımda ki adamın korkunç bakışlarıydı, bir an ne düşüneceğimi şaşırdığım için zihnim, çevresinde bir şeyler koparmaya odaklanmıştı.

Kulaklarım adamın kullandığı cümledeki kelimeleri tek tek tartıp beynime aktarırken şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Bunun ne anlama geldiğini düşünecek durumda değildim. Ellerim, boğazımı sıkan elin bileklerini istemdışı kavradı ve kurtulmak için direndi.

Kaşlarım çatılırken, hızla gelip yanımızda duran Erdener'in arabası ve akabinde arkasında duran diğer arabayla içinden inen takım elbiseli adamları son anda fark edebilmiştim.

Erdener hışımla arabanın içinden inip polislerin zapt etmekte zorluk çektiği bu adamın bana vurmak için elini havaya kaldırdığı an yüzüne gelen yumrukla yere serilmesi bir olmuştu. Ardından kolumdan tutulup kavganın dışına çekilmem de o anda gerçekleşmişti.

"Sikerim lan seni! Sakın ona dokunmaya cürret etme orospu çocuğu!

Şiddetli bir yumruğu öyle bir suratına geçirdiki adamın burnundan gelen kan ile birlikte kırılma sesini duyar gibiydim. Erdener'in kızıla çalan kahveleri irice açılmış ve kaskatı kesilen çenesi ile okadar korkutucu görünüyordu ki ona yaklaşan ateşinde yanacak gibiydi.

Yediği yumruğun şiddetiyle geriye doğru savrulan adamın tüm gömleği, ağzı yüzü kan içinde kalmıştı. Ardından beni kolumdan tutan kişiye baktığımda onun da Timuçin olduğunu gördüm.

"Arven, sen iyi misin?"

Bakışlarım Erdener'den ayrılarak Timuçin'e döndü. Yüzünde korumacı bir ifade vardı.

"B..ben iyiyim...," dedim

Bakışlarımı yine Erdener'e kaydırdım çıldırmış gibi bir hamle daha yaparak sıkılı yumruğu ile bu sefer adamın mide boşluğuna sağlam bir yumruk patlattığında şaşkınlığımı üzerimden atıp,

"Yapma! Erdener. Yeter. Bırak lütfen" ses tellerim patlayana kadar haykırmıştım.

Erdener'in emriyle korumalar, araya girmek üzere olan memurları tutup işitilmesi zor bir kaç kelime söylediler ve polis memurları müdahale etmeleri gerekirken olaya karışmayıp kenarda çıldırmış bir vaziyette olan Erdener'in yüzü gözü kan içinde olan bu adamın nefesi kesilene kadar yumruklamasını izlemekle yetindiler.

Nedense attığı her yumrukta sakinleşmek ve yorulmak yerine daha da hırslanıyor gibiydi. Yumruklara daha fazla dayanamayan adam kum çuvalı gibi yere düştüğünde bile durmamıştı. Erdener'le baş edemeyeceğimi fark ettiğimde başımı önce Timuçin'e ve sonra korumalara çevirip,

" Yardım et Timuçin. Lütfen. Adamı öldürecek, yardım edin," dedim korkuyla

O ana kadar yerlerinde milim bile hareket etmeyen korumalardan birisi ve Timuçin ağır adımlar ile Erdener'in yanına doğru yaklaşıp kolundan kibarca tutarak,

"Abi, Arven çok korktu. Bu kadar yeter," dedi alçak sesle ve ciddi bir tavırla.

Erdener yerde kanlar içinde yatan adamın kaburgalarına son kez tekme attı. Adam vurmanın şiddetiyle inlerken, ben olsaydım kesin kaburgalarımın sol kısmı kırılmış olurdu diye düşündüm.

Bir hışımla bana yönelen Erdener sinirden kavrulan gözleriyle bana baktı. Soluk soluğa kalmıştı. Saçı, başı, gömleği, kravatı dağılmış durumdaydı. Siniri nedeniyle burnundan solurken tüm yüz kasları gerilmişti. Bunu en iyi açıklayan şey ise boynunda atan damarlarıydı.

Erdener BULDAĞ...

Arven'e baktığında gözlerinde ve yüzünde gördüğü korku hat safhadaydı. Titreyen dudakları bembeyaz, gözleri dehşetle açılmış ve yüzü sapsarı olmuştu. Yaşadıklarının ve gördüklerinin şoku ile akan gözyaşıları dudaklarına doğru milim milim ilerliyordu. Onu ilk kez bu kadar korkmuş ve ürkmüş görüyordu.

Üstelik de bu duruma sebep kendisiydi. Bu çıldırmış, kendini kaybetmiş halini görmemesi gerekiyordu. En azından şu anda. Bu yaşadıklarının üzerine. Ancak bu yabancı adamın onun üzerine yürüdüğü anı gördüğü saniyeden itibaren şuurunu, mantığı, aklını kaybetmiş gibiydi. Onu kendinden başka kimse incitemez, zarar veremezdi. Asla...

Az önceki adamın onu incitmek için yaptığı hamle onu çıldırtmaya yetmişti. Ancak şu anda Arven'in bu durumda olmasında ki sebep bu ayaklarının altında ki yarı baygın piç kurusu değil, kendisiydi....

Bunu Arven'in korkmuş yüzüne bakıp fark ettiğinde toparlanıp adamın yanından uzaklaştı. Dağılmış gömleği ve kravatını düzeltti. Parmaklarını saçlarının arasından geçirip yatıştırdı. Onu daha fazla korkutmamak için yavaş adımlarla Arven'e doğru yaklaşıp omuzlarından kavradı.

"Sen iyi misin?" diye sordu. Soluk sesleri hala yatışmamıştı. Sonra birden görüşüm karardı. Artık onu görmüyorum. Yerini beni saran sıcak kollar almıştı.

Erdener akan gözyaşlarımı eliyle silerken, diğer yandan da bana sarılıyordu.

"Sana benden başka kimse dokunamaz" dedikten sonra omuzlarımdan ellerini indirip, korumalara ve polis memurlarına döndü. Bu kez kontrollü bir ses ile,

"Bu kaza ile ilgili her konuda hakkıyla ilgileneceğinizi düşünüyorum. Bu adama da gelince kim olduğunu, ne olduğunu harfi harfine öğrenip bana bildireceksiniz."diye emir verdi.

Polis memurları hiç bir cevap vermeden ürkekçe başlarını sallayıp, ellerine sıkıştırılmış tonlarca parayı ceplerine koymakla yetindiler.

"Merak etme abi biz konuyla gereken detayda inceleyeceğiz" dedi korumalardan birisi

Erdener aldığı cevaptan tatmin olmuş bir şekilde bana döndüğün de önce kaşları çatıldı sonra ise yüzüne gergin bir hava hakim oldu.

"Yaralanmışsın." dedi başımda ki yarayı dikkatli bir şekilde incelerken

Bir anda yarayı hatırlayıp elimi yaranın üzerine koyduğum anda acıyı hissetmemle yüzümün aldığı şekil her neyse, Erdener'in yüzünün buruşmasına neden olmuştu.

"Önemli değil, ufak bir yara" deyip elimi alnımdan indirdim.

"Bin arabaya doktora gidiyoruz" dedi pek de nazik olmayacak bir şekilde kolumdan tutup arabaya doğru çekiştirmeye başladı

"Bırak kolumu. Ne yapıyorsun? Ben iyiyim eve gidince yarayı temizlemem yeterli. Ayrıca bir yere gidemem arabam burada" deyip elinden kurtulmaya çalışıyordum. Fakat Erdener duymamış gibi beni sürüklemeye devam ediyordu.

"Sana arabaya bin dedim. Çocuklar her şeyle ilgilenecek. Senin merak etmen gereken bir durum yok" dedikten sonra beni arabaya bindirip kemerimi takmamı sağladı.

Yaklaşık yarım saat sonra eve geldiğimizde kapıda duran korumalardan birisi Erdener'e yaklaşıp,

"İstediğiniz doktor geldi efendim"dedi

Tam da Erdener'e göre bir hareketti. O doktora değil, doktor onun ayağına gelmeliydi.

Başıyla onaylayıp, belimi kavradıktan sonra yavaş adımlarla içeriye girdik.

Devamı yeni bölümde ;))

♠️

Soğuk PatenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin