Bölüm 22

407 24 20
                                    

"Ölüm bir son değildir, ancak ölümler artık son bulmalıdır..."

Satır her zaman istediği gibi kız kardeşinin yanına gömüldü. Galiba ona kavuştuğu için mutluydu artık. Belki kalbi kırıktı ancak huzurluydu artık.

En azından ruhu için tahminim bu yöndeydi. Bana gelince kardeşlerim, o öldükten sonraki on beş gün odamdan hiç çıkmadım.

Sadece yemek ve tuvalet ihtiyacı için odayı terk ediyordum. Onun dışında hep yataktaydım. Yemekleri genelde kusuyor, Sen ile hiç konuşmuyor, hiç gülmüyor ve hareket etmiyordum.

Bir sabah yine karanlık bir sabaha uyanmışken buldum kendimi. Bu hayatımı değiştirecek bir sabahtı.

Kalkıp aynaya baktım. Rahat değildim. Bir şeyler yapmalıydım. Kuklacıyı yenip, arkadaşımın intikamını almalıydım, ancak hala kuklaydım.

Bir süre ne yapmam gerektiği kafamda netleşmedi. Hala rahat değildim kardeşlerim... Satır'ı öldüren adamdan intikam almak istiyordum. Sıra bana ve diğerlerine gelmeden bu psikopatı durdurmalıydım. Çünkü rahat değildim...

Birden yapmam gereken şeyin gözümün önünde olduğunu fark etmiştim. Onunla yaptığım anlaşmalar bana sahip olmasını sağlamıştı. Şimdi önem verdiğim her şeyi kaybetmeliydim.

Aşağı indim, Sen mutfaktaydı. Beni görünce sevinip "Nihayet çıkmışsın ininden." diye dalga geçti şirinlik yapmaya çalışarak.

"Otur!" dedim. "Konuşmamız gerek." diye devam ettim. "Neler oluyor hayatım?" Sen iyi misin?" diye sordu.

-Değilim, olmayacağım da.... Çünkü eğer bir ihtimal hayatta kalırsam bugün, geri kalan ömrümü sensiz geçireceğim.

-Anlayamadım... Neden bensiz geçiriyorsun? Neden bir ihtimal hayatta kalıyorsun? Neler oluyor hayatım? Böyle konuşarak üzüyorsun beni... Biliyorum arkadaşının ölümü sende büyük bir travma yarattı. Ancak, beni kendinden uzaklaştırmak seni daha iyi hissettirmeyecek!

-Ayrılmamız gerek... Aksi taktirde peşimizi hiç bırakmayacak!

-Kim bırakmayacak hayatım neler diyorsun sen?

-Sen! Bu evden ve hayatımdan defol!

Bunu duyunca ayağa kalktı. Gözleri dolmuştu. Parmağını kaldırıp "Beni bir kere daha bırakırsan, bir daha asla ama asla affetmem demiştim sana hatırlıyor musun?" diye sordu. "Evet." dedim. "Ve buna rağmen bana 'Defol' diyorsun öyle mi?" diye sorguladı. "Evet." dedim tekrar.

Ağlamamak için kendini zor tutsa da birkaç damla kaçak gözyaşı terk etti gözlerini... "Ne derdin var bilmiyorum, ancak seni asla ama asla affetmeyeceğim Hasta Katil..." diyerek bitirdi cümlelerini. Sonrasında kapıyı çarpıp çıktı. Dışarı çıktığı gibi boğuk ve az da olsa ağlamasının sesi geldi. Sözde attığı her adım hayatımdan bir yıl götürmesin diye anlaşma yapmıştım. Ancak benden uzaklaşırken attığı her adım ruhumu kesen keskin bir makas kadar yok ediyordu benliğimi... Rahat değildim...

Bıçaklarımdan birini ocakta ısıttım. Kızgınlaşan bıçağı, kaç yılım kaldığını gösteren bileğimdeki dövmeye bastım. Büyük bir acıyla haykırdım. Artık yılların bir önemi yoktu. Beni katil yapmaktan başka bir işe yaramıyorlardı zaten.

Eve taşınıp durumu toparlayana kadar Satır bana yüklü miktarda para vermişti. O parayı gruptaki tüm kişilere eşit şekilde böldüm. Hepsinin üzerine adlarını yazdım. Para zaten pek önemli olmamıştı benim için hiç bir zaman. Ancak yine de hayatımdaki lüksler de beni katil olmaya itiyordu.

Aynı kızgın bıçakla göğsümün üzerine üçgen çizdim. Hiç bağırmadım. Canım yandı, ancak olanlardan sonra hissetmemeye başladım.

Bir elimde kendimi kestiğim ve dövmemi yaktığım bıçak, diğer elimde doğum gününde Satır'a aldığım satır duruyordu.

Kızgındım, üzgündüm... En önemlisi de rahat değildim... Değişmiştim çünkü... Artık ölmemek için öldüren bir çocuk değildim aksine ölmek için can atan bir yetişkindim...

Hızlı bir biçimde boyut değiştirip daha önce Mürekkep ile karşılaştığım beyaz odadaydım. Hiç bir şey değişmemişti. Camekanın ardında zincirlenmiş şekilde duran, ağzı ve gözleri dikişli, geleceğin katilleri bekliyordu.

Mürekkep de yanımda bekliyordu. "Hoş geldin Hasta Katil" dedi. "Sanırım dostunu öldürdüğüm için bana biraz kırgınsın." diye alay etti.

Benden bir iki adım ötedeydi. Hiçbir cevap vermeden elimdeki kızgın bıçağı göğsüne fırlattım. "Ahh!" diyerek bağırdı. Ardından sinirli bir şekilde üzerime yürüdü. "Seni aptal!" diye haykırdı. "Sen bir katilsin! Ben ise katilleri yaratanım! Sen beni öldüremezsin!" dedi.

Uzun kolunu havaya kaldırıp, beni camekana fırlattı. Cam kırıldı, ben de kırılan camla birlikte geleceğin katilleri olmak üzere bekleyen cansız bedenlerin üzerine düştüm. Yüzümü birkaç kırık cam kesmişti. Büyük bir parça da dalağıma saplanmıştı. Çıkartmakla uğraşmadan ayağa kalkıp, beyaz odaya geri girdim.

Bana doğru devasa bedeni hızla yaklaşıyordu. Tek eliyle boğazımdan tutup havaya kaldırdı. Boğuluyordum. "Sen kimsin ki benim gibi kusursuz bir varlığın önünde durabilesin... Sen sadece bir katilsin!" dedi. "Zavallı, basit bir katil..."

Göğsüne saplı bıçağı hızla çekip, boğazını kestim. Şaşırmış şekilde dizlerinin üzerine çöktü. Bana anlam veremeyen gözlerle bakıyordu. "Ama nasıl olur?" dedi. "Çünkü ben artık katil değilim!" dedim kendimden emin bir ses tonuyla. Sonra da Satır'ın satırını kel kafasına sapladım sertçe.

Yere düşüp öldü. İşte şimdi rahatlamıştım kardeşlerim. Sonra bir sigara yaktım ve yüzümü sizlere döndüm... İşte buraya kadarki hikayem bu kardeşlerim. Başından beri burada duruyor ve sizlerin gözleri ve dudakları dikişli suratlarınıza bakıyorum... Çünkü sizler Kara Müselles tarafından dünyaya can almak için gönderileceksiniz.... Ancak unutmayın! Her şey elimizde... O kadar zaman ölümden korkmasaydım, katil olmazdım. Aslında ben katil değildim zaten sadece hastaydım. Benim hastalığımdı katil olmak...

Özür dilerim... Geçen gelişimde birkaçınızı öldürdüm. Sandım ki insanların cesetleri üzerine kurulur mutluluk, ancak şimdi anlıyorum ki, dünyadaki hiçbir mutluluk bir cana kıymaya değmezmiş...

Çok kan kaybettim. Muhtemelen bunlar son cümlelerim. Artık benim için hiçlik var. ama huzurluyum.

Hayattaki tek keşkem... Keşke Sen'i fıskiyelerin arasında dans ederken biraz daha izleseydim...

Hoşça kalın dostlarım... Benim gibi olmayacağınızı umarak, hoşça kalın diyorum...

Şimdiden gökyüzünde göremediğim her yıldızı özler gibiyim...

Şimdiden hatalarımı anlar, onlardan utanmak yerine onları sever gibiyim...

Şimdiden fırsatım varken hiç gülüp eğlenmediğim dakikaları düşünerek gülüp eğlenir gibiyim...

Şimdiden tüm hayatımı susarak geçirmenin vermiş olduğu büyük pişmanlıkla geveze olmuş ve başınızı iyice ağrıtıyor gibiyim...

Şimdiden yaptığım tüm olgular ve hareketlerden gurur duyacak kadar büyümüş gibiyim...

Şimdiden ölmüş gibiyim... Ve şundan eminim kardeşlerim: Ölüm bir son değil, ancak ölümler son bulmalı...

-SON- 

Hasta KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin